Hasan'la aynı memeden süt emmiştik. İlk adımlarımızı aynı bahçede, aynı çimenlerin üzerinde atmıştık. Ve ilk sözcüklerimizi aynı çatının altında söylemiştik.
Benimki Baba idi.
Onunkiyse Emir. Benim adım.
Sonra, damdaki Baba'yı gördüm. Tam kenarda duruyordu; her iki yumruğu da havadaydı. Kükrüyor, yumruklarıyla havayı dövüyordu. Bu, on iki yıllık yaşamının en muhteşem anıydı: Damda beni alkışlayan, sonunda gururlanan Baba'ya bakmak.
Sandım ki,
Ben iyi'ysem herkes iyi, ben kırmazsam kimse kırmaz, ben üzmezsem kimse üzmez.
Ama, Öyle değilmiş!
İnsan kıymet bilenin yanında kıymetli,
iyilikten anlayanın yanında iyiymiş.
Kırıla kırıla öğrendi kalbim.
Şimdi kimseye zerre kadar yok güvenim…
Bir gün böyle olacağımız hiç aklıma gelmezdi be kanka.
Seni görünce içim bi buruklaşıyor.
Sana bişey demeye ürker oldum.
Biliyorum yapılmayacak bişey yaptım sana karşı.
Kusura bakma tutamadım kendimi.
Artık eskisi gibi olmayacak olmamızdan korkuyorum ençokta..
Ama sen benim için farklıydın, hâlâ da öyle..
Seni seviyorum lan eşşek.
Bana kırılma olur mu?