Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
~Kur'ân, şu kitab-ı kebir-i kâinatın bir tercüme-i ezeliyesi... ~Ve âyât-ı tekviniyeyi okuyan mütenevvî dillerinin tercüman-ı ebedîsi... ~Ve şu âlem-i gayb ve şehadet kitabının müfessiri... ~Ve zeminde ve gökte gizli Esmâ-i İlâhiyenin mânevî hazinelerinin keşşâfı...
Hakkın şe'ni ise, ittifaktır..Faziletin şe'ni, tesanüttür.. Teâvünün şe'ni, birbirinin imdadına yetişmektir.. Dinin şe'ni, uhuvvettir, incizabdır.. Nefs-i emmareyi gemlemekle bağlamak, ruhu kemâlâta kamçılamakla serbest bırakmanın şe'ni, saadet-i dâreyndir..
Reklam
"Allah" bir ism-i câmi' olduğundan Esmâ-i Hüsnâ adedince tevhidler, içinde bulunur..
Din bir imtihandır, teklif-i İlâhî bir tecrübedir; tâ, ervâh-ı âliye ile ervâh-ı sâfile, müsabaka meydanında, birbirinden ayrılsın.. Nasılki bir mâdene ateş veriliyor; tâ elmasla kömür, altınla toprak birbirinden ayrılsın.. Öyle de, bu dâr-ı imtihanda olan teklifat-ı İlâhiye bir ibtilâdır ve bir müsabakaya sevktir ki; istîdâd-ı beşer mâdeninde olan cevâhir-i âliye ile mevadd-ı süfliye birbirinden tefrik edilsin..
اَمْ خَلَقُوا السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضَ بَلْ لاَ يُوقِنُونَ "Veyahut; Hâlık'ı inkâr eden fikirsiz, sersem muattıla gibi, Allah'ı inkâr mı ediyorlar ki, Kur'ân'ı dinlemiyorlar. Öyle ise, semâvât ve arzın vücutlarını inkâr etsinler veyahut ‘Biz halkettik' desinler. Bütün bütün aklın zıvanasından çıkıp, divâneliğin hezeyanına girsinler. Çünkü: Semada yıldızları kadar, zeminde çiçekleri kadar berâhin-i tevhid görünüyor, okunuyor. Demek yakîne ve hakka, niyetleri yoktur. Yoksa ‘Bir harf kâtipsiz olmaz.' bildikleri halde, nasıl bir harfinde bir kitap yazılan şu kâinat kitabını, kâtipsiz zannediyorlar?"
Rnk
Hem makam-ı isbatın en lâtif misâllerinden يٰسٓ ٭ وَالْقُرْاٰنِ الْحَك۪يمِ ٭ اِنَّكَ لَمِنَ الْمُرْسَل۪ينَ der. Yâni, "Hikmetli Kur'ân'a kasem ederim. Sen resûllerdensin." Şu kasem işaret eder ki: Risâletin hücceti o derece yakînî ve haktır ki, hakkaniyette makam-ı tâzim ve hürmete çıkmış ki, onunla kasem ediliyor. İşte şu işaret ile der: "Sen Resûl'sün. Çünkü, senin elinde Kur'ân var. Kur'ân ise, haktır ve Hakk'ın kelâmıdır. Çünkü, içinde hakikî hikmet, üstünde sikke-i i'caz var."
Rnk
Reklam
Aynen öyle de: Kur'ân'ın mânaları, dağ gibi akılları işba' ettiği gibi, sinek gibi küçücük basit akılları dahi aynı sözlerle tâlim eder, tatmin eder. Zira Kur'ân, bütün ins ve cinnin bütün tabakalarını îmâna dâvet eder. Hem umumuna îmânın ulûmunu tâlim eder, isbat eder. Öyle ise; avâmın en ümmîsî, havassın en ehassına omuz omuza, diz dize verip beraber ders-i Kur'ânî'yi dinleyip istifade edecekler. Demek Kur'ân-ı Kerîm, öyle bir mâide-i semâviyedir ki; binler muhtelif tabakada olan efkâr ve ukul ve kulûb ve ervah, o sofradan gıdalarını buluyorlar, müştehiyâtını alıyorlar.
Rnk
Nasıl "Elhamdülillâh" gibi bir lâfz-ı Kur'ânî okunduğu zaman, dağın kulağı olan mağarasını doldurduğu gibi aynı lâfız, sineğin küçücük kulakcığına da tamamen yerleşir.
Rnk
Bütün şiddetiyle, bütün tazeliğiyle, bütün şebâbetiyle يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْا اِلٰى كَلِمَةٍ سَوَٓاءٍ بَيْنَنَا وَ بَيْنَكُمْ (“Ey kitap ehli ! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze gelin. )Âl-i İmrân Sûresi,3:64 sayhasını âlemin aktarına savuruyor.
286 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.