Şimdiye kadar benden beklenilen şeyleri sadece beklenilen zamanda yapmadığım için suçlandım. Şimdiye kadar yapılan bütün gurursuzlaştırma çabasına beklenilmeyen bir anda tepki olarak durduğum için nefret edildim. Git denildi, gitmedim, arama denildi aradım, yazma denildi yazdım, sus denildi susmadım. İstenilmeyen yerde ısrarla durdum. Yeter diye çığlığımın yükseldiği o andan itibaren bir karar anına girdim. Verdiğim karar doğrultusunda gitme kararı aldığım için haksiz olan da, kötü olan da ben oldum. Savaştığım alanda pes ettim. Zor da gelse bir karar verdim ve suçlandım. Yine de bazı insanlar her konuda haklıdır 🤷♂️.
Bu neyin kini, öfkesi? İnsanlık gerçekten bu hale mi geldi? Hata bende yoktu, o tamamen hatalıydı denilerek mi oluşuyordu bu kin? Yanlış olduğunu düşündüğümüz çok şey olmuştur. Ancak neden böyle oldu? Hatam nerde? demek yerine, içimizde derin bir öfke beslemek insaniyete yakışır bir hareket midir? Bir yerde istenilmeyen bir durum oluşmuşsa önce kendimizden başlayalım sorguya. Unutmayın herkes kini ve nefreti kadar boğulur. Çok kötü biri olduğumuzu düşünsünler ve öyle konuşsunlar. Hiç sorun değil. Böyle olmak uğruna güzel şeyleri ellerinin tersiyle itmeye devam ederler. Her ne olursa olsun bizler herkesi güzel anlatmaya devam edelim. Kin ve nefret beslemek -biz- insanları en büyük yanlışa sürükler.
Bir şeyler yapmak gerekiyordu ama ne? Aklını kurcalayan bu soru artık bir rutin haline gelmişti. Cevabı olmayan ve neden yaptığını bilmediği bir rutin. Zaten cevabı olsaydı o soruyu düşünmeyi bırakacaktı artık...
Özgürüm işte artık. Bedenim özgür. Düşüncelerim özgür. Ama bir şeyler var, anlam veremediğim şeyler.
Ruhum ve kalbim özürleşmek istemiyor. Onlar kendilerini o yere ait sanıyorlar. Başka dünyalara ait değil, karanlığa aittiler. Bu karanlık dünyanın, küçümsenmiş insanlarıyız. Değişmez bir gerçektir bu. Herseye rağmen değişim umuduyla bekleyen gurursuz ruhuma ve kalbime acıyorum.
Güzel bir rüyadan uyanmıştı. Kafası oldukça karışık, ne yapacağını şaşırmış haldeydi. Alışmış olduğu karanlık dünyası garip geliyordu, sanki ilk defa bu karanlık dünyaya girmiş gibiydi. Oysa rüyada bile güzel olan kabul etmemişti kendisini. O, karanlığa aitti.
(Henüz bitmemiş bir çalışmadan alıntı. Son hali ile farklılıkları olabilir. )
Bir gün sevilirseniz, sizi seven kişinin duygularını anlayın, karşılığı olmasa bile ona göre yaklaşın. Git demeyin, bedeni gitse kalbi gitmez; bedeni kalsa gururu biter. Gurursuzlaştırmayın, aşağılamayın. Sevgisinin kendisine karşı bir canavara dönüşmesine izin vermeyin. Kimi sevgiler büyüktür, dönüşeceği canavar zarar verir kişiye. Yanlış nokta dahi kullanmaya kıyamayan insanlar kendilerini bitiren bir canavara dönüşür. Hep öyle değillerdi, değiştiler...
Değişim mi? Kimse durduk yere değişmez. Buna mecbur bırakılmıştır. Kendisine yapılan hakaretler, küçültülmeler, susturmalar, haksızlıklar gibi bütün her şeye göz yuman bizler elbet bir gün uyanacaktı. İşin zor tarafı ezen kişiler sevdiğin değer verdiğin kişiler olması. Durum böyle olunca zor farkına varıyor insan. İçte bitmeyeni kafada bitirmek imkansız değil. Israrla durduğun yerden çekip gitmek kolay olmasa gerek.
Değişmedim, sadece çoğu şeyi fark ettim.
Ümmetin çocukları elbet uyanacak bir gün,
İşte o zaman kaçacak yer ararsınız.
“Şüphesiz bizim askerlerimiz galip gelecektir☝️(Sâffât suresi 173. Ayet)”
Gözleri Dicle gibidir pehlivan, biraz fazla baksan boğulacağından korkarsın.
Dudakları sıfatında uçuşan bir kelebek gibidir, dokunsan kelebeği öldüreceğinden korkarsın.
Elleri dağda gezen analı kuzulu bir çift maraldır, ellerinden tutacak olsan maralın yetim kalacağından korkarsın.
Kirpikleri Diyarbakır Surlarının üstende uçan bir kuş sürüsü gibidir, bir telini tutmak için uzansan Surlardan düşeceğinden korkarsın…