Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Muhsin Eren Hedekoğlu

İnsan ölümsüz olma hayalini yitirince ha birkaç saat beklemiş ha birkaç yıl beklemiş aynı şey.
Sayfa 30
Reklam
Her şeyi ciddiye alıyordum; sanki ölümsüzmüşüm gibi.
Sayfa 28
Cesedimi görüyorum; güç değil, ama kendi gözlerimle kendimi görüyorum. Düşünmeye başlamam gerekiyor... hiçbir şeyi göremeyeceğimi, hiçbir şeyi işitemeyeceğimi ve dünyanın ötekiler için sürüp gideceğini düşünmeye başlamam gerekiyor. İnsan bunu düşünmek için yaratılmamıştır Pablo.
Sayfa 24

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Onlarca sayı, rakam olsa keşke!
Boş verme! Rakamların anlamı: ölüler, yarı ölüler, bombalarla ölenler, mermi parçalarıyla ölenler, açlıktan ölenler, bombardımanda ölenler, buz altında ölenler, okyanuslarda ölenler, kahırdan ölenler, kayıplar, kaçaklar, sağ mı ölü mü bilinmeyenler. Bu rakamların sıfırları, ellerimizdeki parmakların sayısından da çoktur.
Sayfa 87
Realitee
Gerçek de orta malı bir orospu gibidir. Orospuyu hepimiz tanırız da sokak ortasında karşılaşmaktan çekiniriz. Münasebetlerimiz gizli olmalıdır, gece vakti! Gündüzleri boz bulanık, kaba ve çirkindir: orospu ve gerçek!
Sayfa 77
Reklam
Zor soru valla
Ölüm peşimizi kollarken biz olduğumuz yerde dikilip ölenlerin yasını mı tutalım yani? Şerefe! Hakları var! Ölülerin sayısı başımızdan aşkın. Dün on milyondurlar. Bugün otuz. Yarın biri çıkar, dünyanın bir kıtasını havaya uçurur. Haftaya biri gelir, insanları on gram zehirle yedi saniyede öldürmenin yolunu bulur. Bunların yasını mı tutalım?
Sayfa 65
Patronlara selam
İnsana önce herhangi bir yerde bir fırsat verilmeli, değil mi? Bir acemi de herhangi bir yerde hünerini göstermeye başlamalı, canım!
Sayfa 71
Seyirciler gıdıklanmak isterler, çimdiklenmek değil.
Sayfa 74
Sorumluluk uzun ve ağır bir kelime
Gelir. Gelir, Binbaşım. Bu anlama gelir. Sorumluluk sadece bir kelime, ak pak insan etini kara toprak haline sokan bir kimya formülü değildir ki! Biz, insanları boş bir kelime uğruna ölüme bırakamayız ki! Sorumluluğu da bir yere teslim etmek gerekir
Sayfa 65
Geceleri aydınlık, sıcak pencerelere karşı açıkta, dışarıda olmak ne demektir, bilir misiniz?
Sayfa 52
Reklam
Ah şu iki bacaklılar Ah..
Gittiler. Böyledir bu iki bacaklılar. Bu yeryüzü insanları pek gariptirler. Kendilerini önce suya atarlar, çılgın gibi ölümdedir gözleri. Derken bir başka iki bacaklı, karanlıktan tesadüfen çıkar gelir, eteklikli, göğüslü, uzun saçlı biri. O zaman yaşamak birdenbire yine çok güzeldir, tatlıdır. O zaman hiçbir erkek ölmek istemez. O zaman artık hiç ölü olmak istemezler. Birkaç tel saç yüzünden; beyaz bir ten, birazcık kadın kokusu uğruna. O zaman ölüm döşeklerinden kalkarlar, şubatta on binlerce geyik gibi zindedirler. O zaman bu lanetli, boş, sefil yer yuvarlağında yaşamaya dayanamadıklarını iddia eden, sular içinde o yarı ölüler bile dirilir. Sulardaki ölüler yine kımıldamaya, yürümeye başlarlar... Hepsi o bir çift göz, o bir parça yumuşak ve sıcak sevgi, o ufacık eller, o narin boyun uğruna. Hatta sudaki ölüler bile. Ah bu iki bacaklılar, ah şu dünyanın bu pek garip insanları...
Sayfa 41
Anlatsana , ANLAT!
Ne olursa olsun, bir şey söyle. Varsın anlamsız olsun, ama söyle! Konuş, balık, dünya öyle korkunç sessiz ki! Konuş da bitsin bu büyük yalnızlık.
Sayfa 45
Çünkü sesiniz o kadar ümitsiz ki! Öyle yaslı öyle perişan ki! Ah, bu pek saçma değil mi?
Sayfa 40
O molozların altında bir yerde benim çocuğum yatıyor. Biraz çamur, biraz harç, biraz sıva. İnsan çamuru, kemik harcı. Tam bir yaşındaydı, ben onu görmemiştim bile. Ama şimdi her gece görüyorum. On binlerce taşın altında. Moloz, olup olacağı bir parçacık moloz.
Sayfa 37
Azizim, aç kalan herkes kendini suda boğmaya kalkışsaydı bu biçare dünya kel bir hamal kafası gibi çıplak kalırdı, dazlak ve pırıl pırıl.
Sayfa 33
678 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.