İlerde ilkbahar keyfi içinde, dört ayağı havada eşelenen boz merkebi görüyor musunuz?.. işte onun hürriyeti! İşte sizin Kır At'tan anladığınız boz merkep hürriyeti!.. Batılının tam 111 senedir bize ustalıkla aşıladığı hürriyet!.. Dünya çapında bir millete kendi öz dayanağını yıkmayı hak gösteren hürriyet!.
“Sadece onlar mı suçlu? Bizim suçumuz yok mu? Asırlarca gafletten uyanamayan bir millet üzerinde elbette oyunlar oynanır, projeler çizilir ve bunlar tatbik edilmeye başlanır. Ama iş işten geçtikten sonra ağlamaktan başka çaremiz kalmıyor maalesef.
Tıpkı Endülüs Emevileri’nin son Hükümdarı Abdullah Sagir gibi.. Ülkesi işgal edildikten ve o da ülkeyi terk ettikten sonra, geriye baktığında muhteşem Elhamra Sarayını görünce ağlamaya başladı. Annesi ona tarihe mal olmuş şu sözü söylemişti:
"Ağla utanmaz, ağla. Erkekçesine vatanını, dinini, müdafaa ve muhafaza etmeyenlere, kadınlar gibi ağlamak yaraşır."
İslâmda ölçü hiç ölmeyecekmiş gibi dünya ya, hemen ölecekmiş gibi âhirete çalışmaktır. Sağlı sollu kanatlar arasındaki muvazeneyi bozmaya gelmez. Veliler için bile dünyayı bıraktıktan sonra, bırakmayı bırakmak, dünyaya dönmek vardır.
Ahlâk o kadar düştü ki, köylüye kadar sirayet etti. Köylü buğdayın gömdü, şehirliyi aç bıraktı. Ve cebindeki üç buçuk kuruşu da rakıya verdi. Maddesiyle pürsüttükleri ve ruhu ile çürüttükleri efendimiz, köylü...