Müslumanın Milliyeti Akidesidir 4.Kısım
Allah'ın yardımı ve zaferi gelip de insanların bölük bölük Allah'ın dinine girmekte olduklarını gördüğün vakit, Rabbine hamdederek O'nu tesbih et ve O'ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir" (Nasr, 1-3) Bu öyle bir zaferdir ki başka hiçbir bayrak altında değil, ancak akîde bayrağı altında kazanılır. Yine bu başka gayelerle değil, sadece Allah'ın dininin ve şeriatının zaferi için yapılan bir cihaddır. Herhangi bir toprak parçası için değil, çerçevesini çizdiğimiz Dâru'l-İslâm'ın muhafazası yolunda girişilen bir mücahededir. Ne ganimet ve ne ün kazanma, ne belirli bir coğrafyayı ve ulusu ne de aile efradını müdafaa için... Hiçbiri için değil, ancak bunları Allah'ın dinine karşı çıkacak fitnelere karşı muhafaza etmektir. Ebu Musa el-Eşari (radiyallahu anh)'ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Kendisine kahramanlık, asabiyet ve riya için savaşıp da ölenlerden hangisinin Allah yolunda olacağı sorulduğunda Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): Ancak ilâyı kelimetullah (Allah'ın adının en yüce olması) için savaşan kimse Allah yolundadır, cevabını verdi." Buna göre yalnızca Allah'ın adının en yüce olması uğrunda çarpışırken ölenler şehid olabilir; onun dışında herhangi bir gaye yolunda herhangi bir şavaşta ölenler asla şehid olamaz.
Yoldaki İşaretler
Yoldaki İşaretler
Müslümanın Milliyeti Akidesidir
Milliyet, kavim, kabile, ırk, renk ve toprak asabiyeti, ilkelliğin ve geri kalmışlığın göstergesidir; insanlığın ruhî çöküntü dönemlerinde hortlayan bir cahiliye taassubudur.
Sayfa 171Kitabı okudu
Reklam
"Müslümanın milliyeti akîdesidir!"
Sayfa 161 - BekaKitabı okudu
Müslümanın Milliyeti Akidesidir
Neresi olursa olsun Allah'ın hâkimiyetinin tanınmadığı, şeriatının tatbik edilmediği bir yerde İslâm'ın varlığından bahsetmek imkânsızdır. İslâmiyet'in, hayat biçimi ve hukuk sistemi ile egemen olmadığı hiçbir yer Daru'l-İslâm değildir. İmanın ötesinde yalnızca küfür, İslâm'ın ötesinde de sadece cahiliye vardır. Bir şey İslâmî değilse cahilidir. Hakkın ötesi yalnızca dalalettir.
Sayfa 175 - BekaKitabı okudu
Müslümanın Milliyeti Akidesidir 5.Kısım
Allah Teâlâ'nın seçmiş olduğu gerçek millet ise ırk, kavim, milliyet, renk ve toprak ayrılıklarına rağmen kardeş olarak onun sancağı altında toplanan İslâm ümmetidir. "Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah'a inanırsınız..." (Al-i İmran110) Bu, her safının başında Arap asıllı Ebu Bekir (radiyallahu anh), Habeş asıllı Bilal (radiyallahu anh), Rum asıllı Süheyb (radiyallahu anh), İran asıllı Selman (radiyallahu anh) ve diğer değerli kardeşlerinin bulunduğu ve bu muhteşem uygulamanın kuşaklar boyu değişmeksizin sürdüğü bir ümmettir. Bu ümmete göre milliyet akîdedir, vatan Dâru'l-İslâm'dır. Hâkimiyet yalnız Allah'ındır, anayasa ise Kur'ân-ı Kerîm'dir. Evet, İslâm yalnızca budur; İslâm yurdu da bu vasıfları aşıyan yerdir. Yoksa o, ne toprak ve milliyetçilik asabiyetidir ne de soy ve hısımlık yahut kabile ve kavmiyet asabiyetidir İslâm, insanları göğe uzansınlar diye toprak bağlarından; yüceler yücesine yükselsinler diye de kan prangalarından kurtarmıştır Müslümanın hedeflediği ve düşmanlarına karşı müdafaasını üstlendiği vatan, rastgele bir toprak parçası değildir. Müslüman milliyeti, herhangi bir hükümranlık milliyeti değildir. Müslümanın içerisinde barındığı ve yabancılara karşı müdafaa ile mükellef olduğu kabilesi kan ve soy bağının bir araya getirdiği kabile değildir. Müslümanın, altında yaşamaya razı olduğu ve uğrunda şehid olduğu bayrak, bir ulusun bayrağı değildir.
Yoldaki İşaretler
Yoldaki İşaretler
Müslumanın Milliyeti Akidesidir 2.Kısım
İşte böylesine net bir kesinlik ve açıklık getiren İslâm, insanlığı toprak ve çamur bağı ile ona dayanan et ve kan bağından kurtarıp insanlık mertebesine çıkarmak üzere gelmiştir Müslümanın, Allah'ın şeriatının tatbik edildiği ve vatan ile üzerinde yaşayan insanlar arasında Allah'a bağlılıktan başka bir bağın bulunmadığı yerin dışında yurdu yoktur. Yine Dâru'l-İslâm'da Müslüman için, İslâm ümmetini bir arada tutan inanç birliği bağının haricinde herhangi bir milliyet söz konusu değildir. Aynı şekilde Müslüman için ancak Allah'a imandan kaynaklanan ve Allah yolunda çevresiyle bağ kurmasını temin eden akrabalıktan bahsedilebilir. Kan bağı, Allah'a ulaşma yolunda ilk dereceyi alan akî- de bağı ile pekişmediği sürece babalık-annelik, karı-kocalık, aynı kabileye mensubiyet gibi yakınlıklar İslâm nazarında hiçbir şey ifade etmez. "Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakının. Adı- nı kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının..." (Nisa1) Müslümanın İslâm'a fiilen düşmanlık gösteren kesim içerisinde yer almayan ebeveyni ile normal insanî ilişkilerini sürdürmesinde bir sakınca yoktur Ancak anne-babanın İslâm'ın fiili düşmanlarının safında yer alması hâlinde, bu tür bağlara kesinlikle itibar edilmez. Bunun en güzel örneğini Abdullah bin Abdullah bin Ubeyy'de görüyoruz.
Yoldaki İşaretler
Yoldaki İşaretler
Reklam
39 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.