Yazarın çocukluk yıllarına ait anılarını öykülendirerek okuyucuya aktardığı farklı bir çalışma. Eserin hoşuma giden bir tarafı genel olarak öykülerinde aile büyüklerine olumlu yada olumsuz yer vermesiydi. Şimdiki nesilde ne yazıkki böyle aile, sevgi, saygı gibi kavramlar zor bulunur oldu.
Babamın kitaplığından 1984 basımı bir kitap Asmalı Pencere. Yıllardır hep görürdüm ama sanırım çok popüler olmadığı için hiç dokunmadım. İlk yaz tatilinde getirdiğim kitaplar bitince, Mustafa Balel okumaya karar verdim ve inanın pişmanlığı bırakın, bu kadar güzel bir kalemi, gözümün önünde nasıl görmediğime hayıflandım.
Sırma’nın dedesi Kore gazisi, bacaklarını kaybetmiş bizim olmayan , bizi ilgilendirmeyen o savaşta. Döndüğünde eşi de vefat edince, kızı ve torunu Sırma ile yaşamaya çalışıyor. Ama hayat o kadar kolay değil, gazi maaşı karınlarını bile doyurmaya yetmiyor. Sırma’nın babası da onları bırakıp kaçmış, annesi aileyi geçindirmeye çalışıyor, ama hem sakat bir babaya hem küçücük bir çocuğa yetişemiyor. Dede boncuk dizmeye çalışıyor, yapabileceği bir işler bulmaya çalışıyor ama bacağı olmayan, yürüyemeyen biri ne yapabilir ki ? Ah diyor bir tekerlekli sandalyem bari olsa, gideceğim yere daha hızlı gidebilsem. Küçücük Sırma’yı başka bir aileye veriyorlar, orada besleme olarak yaşıyor, ne annesine ne dedesine ulaşamıyor. O aile de onu daha genç bile olmadan yaşlı ve hasta bir dedeye veriyorlar. Zavallı Sırma’nın besleme hayatı, sonra evlilik, ( tabi buna evlilik denirse ) hayatı. Galiba hayat bazılarına gülmüyor bir türlü. Sonunda da aklını yitiriyor.
Evet kitapta süslü cümleler yok belki ama dönemini sosyal hayatına, siyasi hayatına ışık tutuyor. Oldukça akıcı, sürükleyici, tavsiye ederim.
Keyifli okumalar…
Kaynak ve Çalı ya da Éléazar...
Kitap bütününde dini baz alsada bir göç üzerinden ilerlemiş. Éléazar'ın başından geçenleri Musa ile bağdaştırması, kendisini onunla kıyaslamayıp ama yine de yollarının aynı olduğunu düşünmesi dinine olan bağlılığının soyut kanıtı.
Başına gelen korkunç bir hadiseden sonra yaşadığı yeri terk edip ailesiyle göç eden karakter yolda sıkı sıkıya bağlı olduğu kitabıyla ve Tanrı'yla kendi içini rahatlatıyor. Dinine olan bağlılığı ailesinin de o dini seçmesini zorunlu kılmış. Çünkü Éléazar karısıyla evlenirken bile durup düşünüyor ona dininden dolayı mı bağlandım diye.
Ucu açık olan bu görüşümü kitabı okuyanlar daha iyi anlayacaklardır. Göç ettikleri sırada yaşadıkları olaylarla hakimiyetini ve kendini bırakmadı karakterimiz. Bu da onun dinine bağlı olup ulvi bir ruha büründüğünü gösteriyor. Kitabın sonunu yine Musa'ya bağlayan karakter , ikisinin de benzer şeyler yaşamasını ve benzer sonla bitmesini düşünüyor.
Sonlar, başlangıçlar , yaşananlar ne olursa olsun bizi aslında biz yapan şey , şeyler karşısındaki tutumlarımızdır. Éléazar kaynağına giden yolda yaşadıklarını hiçbir etkiye kalmadan atlattı ve huzura erdi. Kendi kaynağını arayanlara gelsin...Kitabı sevdim..
Kentin yoksul ama hayat dolu mahallelerinden biri. Ressam Şeremet, kendine bir atölye tutarak bu eski mahallede çalışmaya başlar. Rastlantıyla bir yavru kediyi atölyesine alınca, hayatında önemli değişikliklerin de yolunu açmış olur.
Bir insanla bir hayvan arasındaki dostluğun insanın iç dünyasında nerelere dek uzanabileceğini gösteren bir öykü.
Evde okunmayı bekleyen bir kitabım var ama canım hiç okumak istemediği için kütüphanemden bir kitap seçip “bu bitsin, öyle başlayım” dedim. Demez olaydım. Sanırım entellektüel seviyem kitabı anlamaya elvermedi o yüzden kitabı algılayamadım. Başladığım kitabı bitirmem gerek takıntısı yüzünden okudum, ama okumasam kesinlikle olurmuş.
Belçikalı bir
Belki herkes için aynı şey olmayabilir. Son zanlarda içinde bulunduğum zamanda beni biraz yordu ve benimseyemedim bu yüzden yarım bırakıyorum. Fakat kütüphanemde doğru zamanın gelmesini bekleyecek. Kitap beni çağırdığında tekrar okumaya başlayacağım.
Veda YemeğiMichel Tournier · Ayrıntı Yayınları · 199280 okunma