Doğum günleri, yıldönümleri, dini bayramlar, resmi tatiller... İster bireysel ister ulusal ya da uluslararası olsun, özel günleri seviyor, kutlamaya doyamıyoruz.
Yeteri kadar uzun süre boyunca öykünün peşinden giderseniz, insanların zor durumlarda yollarını nasıl bulduklarını görürsünüz.
“Bu onların Öyküsü,’ diyerek geçmemeliyiz. Yaşananlardan ders almalıyız.”
George 25 Mayıs’ta bir
polisin boynuna dizini bastırması sonucu
yaşamını yitirmişti ve cenazesini fotoğraf-
lamak için Houston’a gitmiştim. Kiliseye
girip George’u fotoğraflama iznim olmasına
rağmen tam 12 dakika boyunca hiç fotoğraf
çekmediğimi söyleyerek söze başladım.
Arkamdaki insanlar, “Hadi ama,” deyip duruyorlardı.
Sırada bekleyenler vardı.
Ama benim açımdan George’un bedenine teşekkür etmem önemliydi.
Yaşamı için teşekkür ettim.
Ölümünün sonucu bize sunduğu olanaklar için teşekkür ettim.
Öykülerin gidişatını değiştirecek şeyler için; ölümüyle bize getireceği olanaklar için teşekkür ettim ona...
İNSANLARLA BİR ARADA OLMA, kalaba-
lıklara karışma ya da yabancılara yak-
laşma fikri içinizde derin bir rahatsızlık
mı uyandırıyor? Merak etmeyin. Yalnız
değilsiniz. Biliminsanları pandeminin
bazı duyguları yeniden biçimlendirdiği
görüşünde. Dönüşümün ne kadar kalıcı
olacağı ise henüz belirsiz.
ZAMANIN ÖTESİ İSTANBUL TAHAYYÜLLERİ
Zaman ötesinde İstanbul’u tahayyül edenler listemizin ilk sırasında Molla Davutzade Nâzım Erzurumi yer almakta. Kısaca Mustafa Nâzım olarak anacağımız ve aslında kendi çapında bir fabrikatör olan yazarımız, 1913 yılında Rüyada Terakki ve Medeniyet–i İslamiyeyi Rüyet adlı bir kitap yayınlar. Kitapta
ÖNCÜLER
Yuri Gagarin, Alan Shepard, John Glenn, Neil Armstrong (ilk dalga uzay gezginleri) riskli görevler için “gerekli niteliklere” sahip olduğu düşünülen, askeri eğitimli astronotlardı. Ancak erken dönem uzay araçları, erkeklere –hatta insanlara– özel bir alan değildi. Meyve sinekleri, maymunlar, fareler, köpekler, tavşanlar ve sıçanlar insanlardan önce gitti uzaya. Gagarin’in Nisan 1961’de Dünya çevresinde yaptığı yolculukla uzaya çıkan ilk isim olmasından üç yıl önce, Sovyetler uzaya bir sokak köpeği gönderdi. Laika, Dünya yörüngesine giren ilk hayvan oldu ama uçuşu sırasında öldü. ABD uzaya Ham adında bir şempanze fırlattı. Neyse ki şempanze hayatta kaldı ve Shepard’ın 1961 yılının mayıs ayında uzaya çıkan ilk Amerikalı olmasının yolunu açtı.
Ayrımcılığa rağmen kadınlar da uzay çağına öncülük ettiler. Glenn’i 1962 yılında Dünya yörüngesine giren ilk Amerikalı yapacak olan uçuşun güzergâhının ayrıntılarını hesaplayan matematikçi Katherine Johnson gibi bazıları perde arkasında kaldı. Erken dönem kozmonotlarından Valentina Tereshkova, 1963 yılında yörüngeye giren ilk kadın oldu. Sally Ride’ın uzay mekiği Challenger’la uzaya çıkan ilk Amerikalı kadın olması içinse aradan yirmi yıl geçmesi gerekti.
YAYILMAYI DURDURMAK
20. Yüzyılda otomobillerle tanıştık ve bu teknolojiyi o kadar benimsedik ki kentlerimizi onlara göre tasarlayıp otoparklar ve çevreyolları inşa ettik. Geleceğin kentlerini tartışan uzmanlarsa bu kentlerin artık insanlar için tasarlanması gerektiğini söylüyor.
Otomobillerin hayatımıza girmesiyle önü açılan kentsel yayılma; iklime, kesemize, akıl ve beden sağlığımıza zarar veriyor. Onyıllardır ABD’deki kentsel yayılmayla mücadele eden kentsel tasarım hareketi Yeni Şehircilik’in öncülerinden Peter Calthorpe, yeni kentlerin özünde paylaşılan alanların yer alması gerektiğini söylüyor. “Kendinize özel bir arka bahçeniz değil, kocaman bir parkınız var. Tüm zamanınızı oturma odanızda geçirmek yerine bir bara veya kafeye gidiyorsunuz. Kendi arabanızı sürmek yerine toplu taşımayı kullanıyorsunuz,” diyor.
Başını okşamayacağınız, geceleri uyumadan önce masal anlatmayacağınız çocukları doğurmayın. İnternet okumalarımdan birinde rastladığım, şu anda kaynağa ulaşamasam da yaratıcısına sonsuz teşekkür etmeden kesinlikle geçemeyeceğim, beni derinden etkileyen bir cümle bu. Kelimeleri farklı kalmış olabilir aklımda, ama özü bu. Şiir tadında. Masum canlıları kedi köpek katillerine, hayvan istimarcıları ve tecavüzcülerine dönüştürme becerisine sahip insanlar kesinlikle çocuk doğurmamalı. Hatta daha da ileri gidip, nelere muktedir olduklarının bilinciyle, kendilerini olabildiğince toplumdan soyutlamalı ki, kamuya en azından bu sayede bir nebze yararları olsun. Bana –ölüm gerçeği dışında–hiçbir inanç, felsefe, gerekçe savunmasız bir çocuğun anne–baba koruması, sevgisi ve şefkatinden mahrum bırakılmasının geçerli nedenini anlatamaz.
NESİBE BAT
"2016 yılında, düşük ve orta gelirli ülkelerdeki 3,6 milyon insan, sağlık hizmetlerine erişimleri olmadığı için yaşamını kaybetti. Ve bu ülkelerdeki daha da fazla sayıda insan -tahminen beş milyon- düşük kaliteli sağlık hizmeti aldıkları için yaşamını kaybetti."
“ Çin birlikleri Kasım 1950’de sürpriz bir saldırıda bulunduğunda ABD Sekizinci Ordusu’nun kanadını 5190 kişilik Türk Tugayı korumuştu. Çok az mühimmat ve yiyeceğe sahip olan Türkler süngü, sopa ve yumruklarıyla iki gün boyunca savaşmıştı. BM kuvvetleri komutanı General MacArthur bu gözü pek Türkler için ‘yiğitlerin yiğidi’ diyordu.”
Güzellik özel durumlar için, genetik piyango-
sunun talihlileri için saklanan bir tanımdı. Hatta
yük dahi sayılabilirdi, çünkü insanları tedirgin edi-
yordu. Göz korkutuyordu. Güzellik müstesnaydı.
Fakat plastik cerrahideki ilerlemeler, kişi-
selleştirilmiş ve etkili beslenme şekilleri, spor
endüstrisindeki gelişmeler, şekillendirici korse-
lerin icadı, Botoks ve dolguların yanı sıra akıllı
telefonlardaki selfie filtrelerinin yükselişi el ele
vererek daha güzel görünmemize –ve müstesna
görünmeye biraz daha yaklaşmamıza– yardımcı
oluyor
Tu, Vietnam Savaşı sırasında, Vietkongların sıtmayı yenmesine yardım etmeyi amaçlayan gizli bir askeri projede çalışması için görevlendirilmişti. Vietkongların kayıplarının kabaca yarısına sıtma neden oluyordu. Batılı araştırmacılar da 200 binden fazla bileşiği inceleyerek sıtma sorununu çözmeye çalışıyordu. Ama Tu, yanıtın belki de Çin’in klasik tıp metinlerinde yatıyor olabileceği görüşündeydi. Ateşle ilişkilendirilmiş çok sayıda bitkiyi inceledi ve ana maddenin kâbesüpürgesi (Artemisia annua) denen sarı çiçekli bir bitki olduğu bir reçete buldu. Tu’nun araştırmalarının sonucunda ortaya çıkan artemisinin adlı ilaç milyonlarca insanın yaşamını kurtardı ve Tu’ya 2015 Nobel Tıp Ödülü’nü getirdi.
Araştırmalar bazı geleneksel Çin ilaçlarında bulunan karabantlı denizyılanındaki yağın içerdiği omega–3 yağ asitlerinin somondakinden daha fazla olduğunu gösteriyor. Omega–3’lerin inflamasyon ve kötü kolestrolü azalttığı, bilişsel becerileri iyileştirdiği ve depresyonu azaltmaya yardımcı olduğu biliniyor. Şimdilerde çeşitli cilt bakım ürünlerinde de kullanılıyorlar. 2000’lerde Japon biliminsanları karabantlı denizyılanı yağı verdikleri farelerin yüzme yetilerinin ve labirentten çıkış yolunu öğrenme kapasitelerinin ilerlediğini gözlemlemişti.