Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Keşke anıları da parfüm gibi şişeleyebilen bir şey icat edebilselerdi. Hem kaybolmaz hem de bayatlamazlardı. Ne zaman istersem, şişenin kapağını açıp anıları baştan yaşayabilirdim o zaman.
“Neden sinemaya gidip başkalarının filmlerini seyretmiyorsun? diye sordum. “Birçok sebepten... Öncelikle benim kendi yöntemlerim var. Ne zaman başka birinin filmini seyretsem kendi yöntemimin yerine onun yöntemini denemek gibi bir yanılsamaya düşebileceğimi düşünüyorum. Onların çok mantıklı görünüyor; ancak uyguladığımda başarısız oluyorum. Belki iyi yöntemler ama bana göre değiller. İkinci sebep ise farkında olmadan onların fikirlerini kopyalama ihtimalim. Bir fikir, bir ışık efekti, diğer bazı yönetmenlerin bir şeyi yapma konusundaki yöntemlerinin beni cezbetme ihtimali ve bunları benim şuursuzca bir sonraki filmimde kullanabilme ihtimalim. Bunlar benim filmimde çok saçma dururlar, çünkü benim özelliklerim değiller. Bunu başka insanların filmlerine bırakıyorum.
Reklam
Hitchcock bir hikâye anlatırken çok sakin oturur. Birkaç el-kol hareketi yapar; fakat yüzü hareketli, gözleri de heyecan doludur. Sesini hiçbir zaman sohpet sesinin üstüne çıkarmaz. Sadece kalkık bir parmağı bile bütün odanın dikkatini çekmeyi başarır. İnsanlar hayali oyuncular gibi tekrar hareket etmek için talimatını beklerler. Hitchcock sanatla ilgili hiç boş yere konuşmaz; ya da tekniğinin, insan analizinin ötesine dayandığı gibi bir söylemde bulunmayı denemez.
O ve ailesi, Bel Air’de golf sahasına bakan hoş bir evde oturuyorlar. Hitchcock golf oynamıyor ve saha görevlilerini ‘çimlerini biçerken’ seyretmekten hoşlanmıyor. Daha fazla zevk aldığı şeyler var. Trafik polisi korkusu sebebiyle hâlâ araba kullanmayı reddediyor. Ve hâlâ yumurta ile masasında sos şişesi görmek istemiyor. Çektiği her filmde görünmekte ısrar ediyor. Planlarını şimdiden açığa vurmamayı da öğrenmiş.
A. Lewis: Eğer sahneyi çekilirken seyretmiyorsanız ve günlük çekimlere gitmiyorsanız filmi ne zaman seyrediyor ve beğeniyorsunuz? Hitchcock: Bundan sanki veremmişçesine kaçıyorum ve sinemaya giden biri değilim.
Gizli Teşkilat’ta Grant, Eva Marie Saint’in ölümünü ister gibi görünüyor: Uygun bir eş adayı ya da bir sevgili gibi görünmesindense, bir düşman ya da tehlikede olan bir kadın gibi olması onu daha mutlu eder. Neydi şu eski Oscar Wilde mısrası? “Oysa herkes öldürür sevdiğini...” Bu bence en doğal şey; gerçekten. Bunu biraz sapkınca bulmuyor musunuz? Neticede her şey bir açıdan sapkınca, öyle değil mi?
Reklam
Bir film için yıllar önce kafamda hayali bir cast oluşturmuştum. Bütün isimler teknik terimlerden oluşuyordu. Bunu hiç duydunuz mu? Başrol oynayan kadının adı Dolly Plan’dı. Başrol erkeğinse Ward Robe (Kostüm). Kötü adam Mike Shadow (Mikrofon Gölge), Alman casus Herr Dresser (Bay Giydiren), kadın karakter Mae Kopp, kameraman Otto Fokus, küçük bayan oyuncumuz Faye Doubt (Faye Şüphe), balerinimiz Pan Over. Yönetmenin adı Manny Takes (Birçok Tekrar), kurgucumuzun adı Edi Tör. Sanat yönetmenimizin adı Sanat Yönetmeni, ışık şefimizin adı da Xavier Ares,dı (Xavier Ark).
Sayfa 100Kitabı okudu
Chaplin’le oturduğum bir akşamı hatırlıyorum. Ona da bu hayali casttan bahsettim. Yüzü bembeyaz kesildi ve akşamın ilerleyen saatlerine kadar o da birkaç tane bulmaya çalıştı; fakat bulamadı.
Sayfa 101Kitabı okudu
Ben çektiğim filmleri hiçbir zaman kendim için çekmedim. O kadar kibirli ve bencil değilim. Eğer kendim için film çekmiş olsaydım seyrettikleriniz kesinlikle daha farklı olurdu. Daha dramatik ve daha gerçekçi olurlardı. Büyük ihtimalle de mizah içermezdiler. Gerilimle özellikle ilgilenmemin sebebiyse tamamen ticari. Seyirci kitlesi belirli bir tarzda hikâye beklentisi içinde ve ben onları hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum.
Sayfa 141Kitabı okudu
Ölüm Korkusu’nda Kim Novak’la başka problemler de yaşadınız değil mi? Evet, Kim’in kafası kendi fikirleriyle dolu olduğundan ondan istediğimi almam çok zordu. Fakat sonuçtan memnun olduğum sürece... Rol aslında Lekeli Adam’da çalıştığım Vera Miles’ındı. Kostümleri hazırlanmış, değişik saç renkleri denenmiş ve birinde karar kılınmıştı. Çekimlere hazırdık; ancak Vera ele geçirdiği hayatının fırsatının tadını çıkarmak yerine hamile kaldı! Bu filmle bir star olacaktı ama o, Tarzan’ı oynayan kocası Gordon Scott’a karşı koyamadı.
Sayfa 146Kitabı okudu
Reklam
Sıradan seyirci açısından dramatik etki başka nerede? Unutmamalısınız ki, Bisiklet Hırsızları İtalyan seyircisinin ilgisini çekmeyi başaramamıştı. Bu filmi örnek vermeniz komik oldu. Bisiklet Hırsızları’nın çekildiği dönemde Kaliforniya’nın kuzeyinde bir evimiz vardı ve yanımızda bir kelime bile İngilizce konuşamayan İtalyan bir anne ve kız çalışıyordu. Bir gün eşim ve ben ikisini San Francisco’ya götürdük. Eşim kıza bir şeyler almak istiyordu. Ben de Bayan Chiesa’yla tek başıma kalınca onu sinemaya, Bisiklet Hırsızları’nı seyretmeye götürdüm. Bir İtalyan filmi olduğundan ilgisini çeker diye düşünmüştüm. Salonda sadece yirmi kişi vardı. Film boyunca sadece bir kere, baba oğlunu tokatlayınca iç çekti. Film bitip dışarı çıktığımızda filmi beğenip beğenmediğini sordum. “Güzel, ama neden bir bisiklet ödünç almadı ki? dedi. Tabii bendeki her şeyi yıktı. Ben de, “Bayan Chiesa, nasıl filmlerden hoşlanırsınız?” diye sordum. “Ahh, Betty Grable müziklerini severim,” diye cevap verdi.
Sayfa 160Kitabı okudu
Kiracının merdivenlerden aşağı inerken trabzana tutunan elini çekme fikri nereden aklınıza geldi? Bütün bu tarz incelikler sesin yerini tutuyor. Bu planla, aşağıdaki kadının o ânda büyük ihtimalle merdiven gıcırtısını duyduğunu belli etmek istedim. Böylesi planları Yabancı Muhabir ve o çok meşhur Ölüm Korkusu’nda sıkça tekrarlıyorsunuz. Merdivenler çok fotojenik.
Sayfa 167Kitabı okudu
27 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.