Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Taş köprünün tam orta yerinde durdu. Artık biliyordu ki ne geriye ne ileriye hangi yöne adım atarsa atsın, karşısında hikayesini bulacaktı. Biliyordu ki görüp geçirdiği her bir acıyı ve her bir saadeti tekrar ve tekrar yaşayacaktı. Her kuşluk vakti ferahlayıp kanat çırpan yüreği, her akşam vakti sıkışacaktı. Yaşanan, yaşanılan ve aslolan tekerrürdü; ve tekerrürde hiçbir şey baki kalamazdı. Öyle ise dönüp durmalı halka diye düşündü. Nesim-i seherde tazelemeli yüreğimi, öğle güneşinde lime lime etmeli etlerimi, günbatımlarında bir bir toplamalı oraya buraya dağılmış parçalarımı, yıldızların altında tekrar ete kemiğe büründürmeli beni. Dönmeli ki ben, ben olmaktan çıkayım. Toprağa karıştığımda yabani bir ot olup boyvereyim; dönmeli ki otu alıp kaynatmalı başka başka insanlar; dönmeli ki şifa niyetine içsinler beni, hastalıklarına deva, yaralarına merhem olayım. Dönmeli ki ölümlerden hayat doğsun. Dönmeli ki başka başka demlerde, başka başka sıfatlarda vücut bulayım. Dönmeli ki her dem başka bir suret ile geleyim. Halka dediğin dönmez ise kendini yer bitirir; Bir yılan ki kuyruğunu ısırır. Yılanın gözleri işte bunu hatırlatır.
Muhibbî
Gamına gamlanıp olma mahzun Demine demlenip olma mağrur Ne dem bâki, ne gam bâki
Reklam
Muhibbî
Ne dem bâki, ne gam bâki
Mukaddime
Gördüm ki: Gecesi-gündüzü ardı ardına birbiriyle dövüşüp değişip giden şu fani hayatta baki kalmak için bi-çare beşeriyetin elinde hiçbir tutamak yok.  Gördüm kİ: O'nun yerle gök arasında maziden istikbale doğru kaynaşan,coşan,coşup coşup çarpışan dalgaları arasında her dem kendine çağırıp duran ebedi hayatın nida-ı daveti çınlıyor,her dem Hakk ''Bana gel !'' diye çağırıyor.İnsan kulak kısıyor,duymak istemiyor,sanki kaçınmak için çırpınıyor,fakat çırpınıp çırpınıp akıbete teslim olmaktan başka ne yapıyor ?! Halbuki sevmediğine teslim olmakla sevdiğine teslim olmak arasında ne büyük fark vardır !  Allah'ı bilmeyen dünyaya sarılır,dünyayı bilmeyen hülyaya sarılır,hülyaya sarılan hakikate darılır,yiğidi görmeyen ismine bayılır,dilberi görmeyen resmine bayılır,önünü görmeyen sonunda ayılır,ganünu tanımayan kanunda(cehennemde) ayılır,kitabı tanımayan hesabda uyanır,Kur'an'ı anlamayan da tercümesine dolanır.
Ne dem bâki, ne gam bâki sevgili dost...
Muhibbî
“Gamına gamlanıp olma mahzun Demine demlenip olma mağrur Ne dem bâki, ne gam bâki, hû.” – Muhibbi
Reklam
Yaşı yirminin biraz üzerindeydi.. Çileli bir hayatın sonuna doğru gelmişti.. Özlüyordu 6 ay önce gidiveren Babasını, özlemişti aşkın bir muhabbeti vardı.. Onulmaz bir yaraydı sanki içi yakan, yıkan, tarumar eden.. Hz Ali (r.a.)'ın yanında son nefesini veriyordu.. Yıkadılar Fatıma'yı, kefenlediler sonra... Hz. Ali’ye (r.a.) diyorlardı ki: Fatımanın cenazesi hazırdır. ... Bütün Medine yollarda Medine Baki mezarlığında... - Sevgililer Sevgilisinin Kızını defnedecekler.. - Mezara giriyor, mezara oturuyor Hz. Ali (r.a.) ve 'Uzatır mısınız bana Fatımayı' diyordu, uzatıyorlardı.. - . Fatıma’yı (r.a.)... Zaten nahifti, zaten inceydi, zaten zayıftı Fatıma (r.a.)... Ve O’nu mezara doğru uzatırken Hz. Ali (r.a.) öyle ağlıyordu ki gözlerinden akan sicim gibi yaşlar Fatıma (r.a.)'nın yeni kefenini ıslatıyordu.. Hz. Ali (r.a.) şöyle söyleniyordu; "Habibun leyse ya’diluhu habibun.. Vema lisivahu fikalbi nasibun.. Habîbun rabâ ayni ayni vecismî vean kalbi la yağibu" "Sevgilim" diyordu Fatma’sına.. 'Sevgilim..! Senin sevgini karşılayacak bir sevgi daha yoktur.. Doğrusu Senden gayrısı için şu yürekte bir nasip de olmayacaktır, her ne kadar gözlerimden ve vücudumdan uzaklaşsan da kalbimdesin sürekli ve her dem…… Sonra toprağı atacaklardı Fatma’nın üstüne.. Toprağa bulaşmış ellerini çırparken Hz. Ali (r.a.) şöyle diyecekti "Doğrusu dünyada tek bir isteğim kaldı Fatıma... Babana ve Sana ulaşacağım günü bekliyorum...
Muhibbi (Kanuni)
“Gamına gamlanıp olma mahzun Demine demlenip olma mağrur Ne dem bâki, ne gam bâki, hû.”
“Gamına gamlanıp olma mahzun, Demine demlenip olma mağrur Ne dem bâki, ne gam bâki...”
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.