Sîne-i mecrûhunuzu arz ittiğinden yâre ne
Bir onulmaz yaradır zahm-ı muhabbet çâre ne
Yaralanmış göğsünü yâre arz edişinden yâre ne
Sevgi yarası iyileşmez yaradır, çâre ne
Ne bar-ı kahr ile gam çek ne lutfa mesrur ol
Ne vuslat eyle taleb yardan ne mehcur ol
Ne kahır yüküyle gam çek ne de ömrün hoşluğu ile sevinçli ol.
Ne kavuşmayı iste ne de sevgiliden uzak ol.
Senin mahzûnun olmak bana şâdân olmadan yeğdir
Gamınla ağlamak ellerle handân olmadan yeğdir
Mutlu olmaktansa senin mahzunun olayım daha iyi
Ellerle gülüp oynayacağıma senin derdinle ağlarım daha iyi.
Senin mahzunun olmak bana şâdân olmadan yegdür
Gamınla, ağlamak ellerle handan olmadan yegdür.
Senin yüzünden mahzun olmak benim nazarımda mutlu olmadan daha iyidir. Senin gamınla ağlamak, başkalarıyla gülüp söylemekten iyidir.
Ferhâd’a öz vücûdu dağlarca hâil idi
Yoksa değildi âciz ol Bîsütûn elinden
Ferhat için en büyük engel, dağlar değil, kendi vücudu idi. Yoksa o Bîsütun dağının karşısında çaresiz değildi.
Dünyanın vefası cefâsına değmez. Sonu hep hazandır. Kimseye muradını vermez. Aşk güneşi gönül goncasını açmadığı müddetçe, kimsenin gülmesi mümkün değildir. Gülzâr-ı dehr içinde gülsüz diken ve ağyârsız yâr bulmak imkansızdır.