Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bana yediğin yemeği ne yaptığını söyle, sana kim olduğunu söyleyim,’ dedi. ‘Bazıları, yediklerini içyağı ile gübreye, bazıları iş ve keyfe ve duyduğuma göre bazıları da Tanrı’ya dönüştürürmüş. Şu halde, insanlar üç türlüdür: Ben patron, bunların en kötülerinden değilim ama, en iyilerinden de değilim; ortadayım. Yediğim yemeği iş ve keyfe dönüştürürüm. Yine iyi!
Eğer tanrı varsa, o zaman çuvalladık değil mi? Beni gökyüzünden dikizleyip gülmekten katılıyordur.
Reklam
Kendini kurtarmanın tek yolu başkalarını kurtarmak için çabalamaktır.
"Ben, oğlum," dedi, "Ölümsüzmüş gibi hareket ederim." Karşılık verdim: "Bense, her an ölecekmiş gibi davranırım!" İkimizden hangimiz haklıydık patron?
Kadın korkunç bir sırdır, hiçbir zaman da kapanmayan bir yarası vardır.
"İnsan canavardır!" diye bağırdı ve sopasını şiddetle taşlara vurdu. "Büyük canavar! Zatın bunu bilmiyor. Bütün işlerin yolunda gitmiş, ama bir de bana sor. Canavar diyorum sana! Ona kötülük mü ettin, senden çekinir ve titrer. İyilik mi yaptın, gözlerini oyar... "
Reklam
İçimde bağıran bir şeytan vardır, ben de o ne derse yaparım.
Elimde olsa da, bir sünger alıp bütün okuduklarımı, bütün görüp işittiklerimi silsem.
Mutluluğun, basit ve açık bir şey olup bir bardak şarap, bir kestane, kendi halinde bir mangalcık ve denizin uğultusundan başka bir şey olmadığına aklım yattı. Yalnız, bütün bunların, mutluluk olduğunu insanın anlayabilmesi için basit ve açık bir kalbe sahip olması gerekiyor.
Sayfa 102Kitabı okudu
Bazen içimden, küçük bir ânı alıp karşılığında bütün hayatımı veresim gelir.
Reklam
“Bu kararsızlık geçidini, şarlatanlık tapınağını, bu günah testisini, bu hile otlarının dikilmiş bulunduğu tarlayı, bu cehennemin giriş yerini, bu kurnazlık taşan sepeti, bu bala benzeyen zehri, ölümlüleri dünyaya bağlayan zinciri: kadını kim yarattı?”
Sayfa 137Kitabı okudu
Her insanın kendi deliliği vardır, bana öyle geliyor ki, en büyük delilik, bir deliliğe sahip olmamaktır.
Sayfa 175Kitabı okudu
“Biz dev bir ağacın, ufacık bir yaprağı üzerindeki küçük küçük kurtçuklarız Zorba. Bu küçücük yaprak bizim yeryuvarlağımızdır; ötekiler de gecenin içinde sallandıklarını gördüğün yıldızlar. Biz küçücük yaprağımızın üstünde sürünüyor ve onu hırsla araştırıyoruz. Kokluyoruz; bize güzel kokuyor ya da kötü kokuyor. Tadına bakıyoruz; yenilebilir buluyoruz. Vuruyoruz, sanki canlı bir şeymiş gibi çığlıklar atıyor. En korkusuz olan insanlar yaprağın ucuna kadar varıyorlar, bu uçtan gözlerimizle kulaklarımız açık olduğu halde kaosa eğiliyoruz. Ürperiyoruz. Altımızdaki korkunç uçurumu görüyor, dev ağacın öteki yapraklarının çıkardığı gürültüyü uzaktan uzağa duyuyor, özsuyun köklerinden yükselip kalbimizi kabarttığını kavrıyoruz. Böyle, uçuruma eğilmiş bir halde de, bütün bedenimiz ve bütün ruhumuzla, korkunun içimizi kapladığını anlıyoruz. O andan sonra artık şey başlar...” Durdum. Demek istiyordum ki: O andan sonra artık şiir başlar. Ama Zorba anlamayacaktı, sustum. O hırsla sordu: “Ne başlar? Neden sustun?” “...büyük tehlike başlar Zorba. Bazılarının başı dönüp sayıklar, bazıları korkup yüreklerini sağlamlaştıracak bir karşılık bulmak için çırpınır ve buna Tanrı derler. Bazıları da yaprağın kenarından uçuruma sakin sakin, korkusuzca şöyle der: ‘Hoşuma gidiyor!’”
“Patron,” dedi, “taşların, çiçeklerin, yağmurun söylediklerini bir bilseydik! Belki bağırıyorlardır, bağırıyorlardır biz de işitmiyoruzdur. Nah işte, tıpkı bağırdığımız halde onların da bizi duymadığı gibi. Dünyanın kulakları ne zaman açılacak patron? Ne zaman gözlerimiz açılacak da göreceğiz? Taşlar, çiçekler, yağmur ve insanlar, kucaklarımız ne zaman açılıp birbirimize sarılacağız?”
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.