Nazım Hikmet Ran
Türk şiirinin romantik devrimcisi: Nazım Hikmet Ran Ressam Ayşe Celile Hanım ile Hikmet Bey'in oğlu olarak kimi kaynaklara göre 14 Ocak 1902'de Selanik'te doğan ve asıl adı Mehmet Nazım olan şair, ilkokulu Göztepe Taş Mektep'te okudu, ardından Mekteb-i Sultani'nin hazırlık sınıfına yazıldı. Ailesinin yaşadığı ekonomik
dershanemiz biraz karanlık, fakat yüreğimiz aydınlıktır
Ali Fuad, o devirde Batı kültürünün okul sıralarından ve­rildiği en itibârdaki liselerinden, yalnızca Fransızca öğrenim yapan Saint Joseph’de lise tahsilini temamlamış ve Harbiye'ye imtihanla girmiştir. Okul, derslerine başlıyalı iki ayı geç­miştir. Yıl 1899’dur. Ders Nazırı Binbaşı Refik Bey, babası İsmail Fazıl Paşayı, Harbiyedeki öğretmenliği yıllarından ta­nımaktadır. Ali Fuad’a lâyık bir arkadaş arar ve Mustafa Ke­mal’i seçer. Der ki: "- Mustafa Kemal Efendi, sizden birkaç ay önce Manastır Askerî Lisesinden geldi. Çalışkan, halûk ve zeki bir arkadaşı­mızdır. Onunla iyi anlaş". Ali Fuad Paşa bu sahneyi "Sınıf Arkadaşım Atatürk" ki­tabında (sahife 1-2 ve 13-14) şöyle anlatır: "-Kısa bir süre sonra odaya onyedi-onsekiz yaşlarında sarı saçlı, parlak mavi gözlü, sarı bıyıklı, pembe yanaklı, za­yıfça bir genç girdi. Giydiği şık Harbiye elbisesi mevzûn vü­cuduna pek yakışmıştı. O ânda kendisini sevmiştim. Her hâliyle samimî ve yürek­tendi. Dershanemiz birinci katta ve Nişantaşı istikametindeydi. Önünde Zâdegân Daireleri denilen ve Saraydan gönderilen ayrıcalıklı öğrencilere ait bölüm olduğu için az ışık alıyordu. Mustafa Kemal bana yerimi gösterirken: “-Dershanemiz biraz karanlık, fakat yüreğimiz aydınlıktır" dedi. Böylece onunla ilk cümlesinde bile ayrı manâ olan bir hava içinde tanıştık."
Atatürk Olmasaydı
Atatürk Olmasaydı
, s. 12
Reklam
Unutmak değil, başka bir şey bu
'' Onu iki yıl sonra ilk görüşüm bu. Karaköy'de, Nişantaşı dolmuş kuyruğunun sonlarındayım. O da hemen karşıdaki Şişli kuyruğunun önlerinde. Bilmiyorum, fark etti mi beni. Yine çok güzel. Saç biçimi ve rengi aynı.
Zekeriyaköy bebek kemerburgaz nişantaşı tarabya yahudilerin barınak yeri olacağına arapların barınak yeri olsun... Gelin abicim satalım bu ülkeyi size , çanakkale harbin de siz bize yardım ettiniz.Hakkınzıdır
İstanbul
İstanbul'da yaşayanlar bilir sadece.. Bu şehrin sadece " İstanbul'da yaşamayanlar için cennet" olduğunu. Çünkü İstanbul öyle bir şehirdir ki, tüm acılarını güzelliklerine saklamıştır. Yarım kalanların şehridir İstanbul. Önce aşık olursunuz bu şehre, Tüm caddeler cıvıl cıvıl olur, sokaklar dolup taşar. Caddebostan, Karaköy, Nişantaşı mutluluk dağıtır. Beyoğlu'nun kalabalığı bile çekilebilir gelir hatta. Uzun metro yolculukları, İstiklal'de yürümek bile bunaltmaz sizi. Ama bir gün gelir her şey yarım kalır çünkü İstanbul'da hiçbir şey tamamlanmaz. Kaçıp gitmek, İstanbul'da bir daha dönmemek gelir içinizden çünkü gülerek geçtiğiniz yerlerden ağlayarak yürürsünüz bir gün. Ama ne kadar kaçarsanız kaçın, İstanbul bir girdaptan farksızdır. Kaçsanız da gitseniz de aklınız da kalbiniz de hep İstanbul'da kalır.
Yahudilerden intikam alacağınız yerler ; Robert Koleji bağlantıları,Kemerburgaz Göktür Evleri Bölgesi,Bebek,Nişantaşı,Yeşilköy Zekeriyaköy... Tarabya,,,İstinye Amerikan Konsoloslukları nerede güvenli alan varsa oradalar, mit binası polis bınası çevreleri...
Reklam
245 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.