Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Nilüfer Dağlı

Nilüfer Dağlı
@nlfrdgl
Okuyan okuduğunu anlamıyor, dinleyen dinlediğini anlamıyor öyleyse; hafızın SESİ güzel mi'
İzah etmek için resim çizdiği de olurdu. Bir defasında yere kare şekli çizmiş, bu karenin ortasından dışarı uzanan bir çizgi çekmiş, çizginin üstüne de ufak ufak çizgiler çekerek şöyle buyurmuştu: "Şu çizgi insandır, çevresini çepeçevre saran (kare) ise ecelidir. (Karenin) dışında kalan çizgi, insanın peşine düş- tüğü fakat ecelinin ulaşmayı engellediği emelleridir. Şu küçük çizgiler ise musibetlerdir; birisi insanın başına gelmese diğeri, o gelmese ötekisi gelir."
Reklam
Sabit bin Kays bin Şemmås ()'ı bulamadığında, "Sabit bin Kays neden ortalarda görünmüyor, hastalandı mı yoksa?" diye sormuş, Sad bin Muaz da "Sabit benim komşum, hastalandığına dair bir şey bilmiyorum" diye cevap verip evine gitmişti. Bir de duymuş ki Sabit evinde, kapısını kapamış ağlıyor. "Ne oldu sana?" diye sorunca, "Pek kötü bir şey oldu. Allah Teala buyuruyor ki: "Ey iman edenler! Seslerinizi peygamberin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi peygambere yüksek sesle bağırmayın, yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gider' (Hucurât, 2). Ben de gür sesli bir adamım, dolayısıyla amellerimin boşa gitmesiyle cehennemlik olmaktan korkuyorum" diye karşılık verir. Bu olay üzerine Resúlullah () Sabiťe, "Sen onlardan değilsin. Bilakis sen hayırlı bir şekilde yaşayıp hayırlı bir şekilde öleceksin. Sen cennet ehlindensin" buyurmuştu.
"En Yüce Dost'a!"
"En yüce Dost'a! En yüce Dost'a! En yüce Dost'a!" Zaman su gibi akıp geçmişti ve altmış üç senelik bere ketli hayatının sonunda dudaklarından dökülen son söz; "La ilahe illallah!" oldu... "Allah'tan başka ilah yok!" İnsanları bu söze davet etmişti hayatı boyunca. Son sözü de bu oldu. Kainatın zerreleri sayısınca salât ve selam Sana, Sevgili Efendimiz (sav)!
Sayfa 174Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha bir araya gelemeyeceğim." Hayret! "Ey Müslümanlar ey Ademoğulları," değil de "Ey insanlar!" diye seslenmişti söze başlarken. Demek insan olmak farklı bir şeydi, âdem ya da adam olmak farklı bir şey. Herkes âdemoğluydu, ama insan olmak başka şeyler gerektiriyordu. Karşısındakiler demek ki iman ile insanlık makamına ulaşmış, insaniyetin hakiki mahiyetini bilmişlerdi ki onlara "Ey insanlar!" diye hitap etmeyi uygun bulmuştu. Demek imandı insanı gerçek insan eden.
Sayfa 159Kitabı okudu
"Bu Kılıcı Kim Alır?
Savaş başlamak üzere iken Efendimiz) elinde tuttuğu kılıcı göstererek etrafındaki mücahitlere seslendi: "Bu kılıcı benden kim almak ister?" Üzerinde, "Korkaklıkta ar, ilerlemekte şeref ve itibar var. İnsan korkaklıkla kaderinden kurtulamaz." mısraları yazılı kılıçtı bu. Sesler birbirine karıştı birden. Herkes o kılıcı almak istiyordu.
Reklam
Hurma Kütüğünün İnlemesi
Kim bilir belki de o kuru kütük harika bir sesle, Allah'ın emriyle inleyerek insanlara, "Ben, bir kuru kütük iken Allah Resûlü'nün ayrılığına dayanamadım. Siz ey akıl ve gönül sahipleri! O'na ve getirdiklerine karşı nasıl ilgisiz kalabilirsiniz?" Diyerek ders vermek istemişti.
Hazreti Hatice'nin Vefatı
"Ben uğrunda maddi servetimi harcadım. Sen ise, hana sonsuz manevi bir servet hediye ettin. Sana minnettarım. Sonsuz mutluluğun anahtarı olan iman ve İslâm'a kavuşmama vesile oldun. Dünya hayatımı nurunla aydınlatıp huzura kavuşturduğun gibi, sonsuz hayatımı da kurtardın. Yirmi beş yıl sana harcadığım emekler, uğrunda katlandığım sıkıntı ve acılar annenin ak sütü gibi helal olsun. Bir gün olsun beni üzmedin. Hep sevdin, hep saydın. Sevgiyi Sende buldum, Seninle hayata yeniden doğmuş gibi oldum. Sen üzülme! Üzülmesi gereken biri varsa o da benim. Şu an ölümü ensemde hissediyorum. Öleceğim için değil, Senden ayrılacağım için üzülüyorum. Gittiğim yerde Seni bekleyeceğim. Vazifeni yapıp hizmetini tamamladıktan sonra Senin de geleceğini biliyorum. Bana böyle öğrettin ve bu imanla da gideceğim!" diyordu.
Sayfa 106Kitabı okudu
Hazreti Ömer artık İslâm'ın sesi, Müslümanların yüreğiydi.
Ömer Müslümanlar Safında
Mekke'de Ömer'den korkmayan mı vardı? Müslüman olduktan sonra Peygamber Efendimiz bir gün ona hiddet ve şiddetiyle etrafa saldığı korkuyu ifade için, "Allah'a yemin ederim ki ey Ömer, sen bir yolda giderken şeytan asla sana yaklaşamaz. O, mutlaka senin yolundan başka bir yola sapıp gider!" diyecekti. Böyle bir Ömer'den korkulurdu elbet. Eniştesinin ve kız kardeşinin yüreği korkuyla atıyordu. Yüzleri sararmış, kaygıyla Ömer'in kan çanağına dönmüş gözlerinin içine bakıyorlardı.
"Sakin ol Hamza!" dediler. "Nedir bu öfke böyle? Yüzlerine sert bir bakış fırlatarak: "Benim ki öfke değil, haksızlığa isyandır." dedi. "Of. kesinin esiri olmuş biri varsa o da Ebu Cehil ve onun yandaşlarıdır. Benim hesabım onunladır, sizinle değil." Ebu Cehil suskun duruyordu. Hamza hepsine keskin bir bakış attıktan sonra kükredi: "İşte buradan haykırıyorum. Herkes duysun ve bilsin ki, ben de artık Muhammed'in dinindeyim. Bundan böyle O'nun yanında olacağım. Ey Ebu Cehil! Yüreğin yetiyorsa engel ol bana!"
Reklam
Aslan Avcısı Hamza
"Putlar, evet putlar. Ben de tapıyorum onlara. Ama doğrusu şimdiye kadar onlardan pek fayda görmedim." "Ne diyorsun sen Hamza delirdin mi?" diye diklendi Ebu Cehil. "Putların hepimize faydası var. Orıları ziyarete binlerce insan geliyor her yıl Mekke'ye. Şehrin ticaretini dolayı of Varışmıyorlar. Kumar oynuyor, içki içiyor, zina ediyorum, canlandırıyorlar. Onlar yüzünden bir hayli para kazanıyorum. Doğru değil mi Hamza? Üstelik yalan söylüyorum, ilişmiyorlar. Gönlümce yaşıyorum, engel olmuyorlar. Ya göstete Muhammed? Hepsini yasaklıyor. Bunlar olmadan yaşayamam ben!" "Hımmm... Anladım şimdi. Demek putlara sana menfaat sağladıkları için tapıyor ve saygı gösteriyorsun. Putlarına tapmaya devam et sen. Ama bir daha Muhammed'e sataştığını duyarsam..."
KUTLU MÜJDE KUTLU GÖREV
Orada ibadet edecek ve Kainat Kitabı'nı okuyup düşünecekti. Kendini bildi bileli hep düşünürdü zaten. Bu kadar büyük ve mükemmel kainat niçin yaratılmıştı? Canlı varlıklar arasında en güzeli ve en seçkini olan insanın yaratılış gayesi neydi? Canlı cansız tüm varlıklar insanın dünyasını şenlendirmek ve ona hizmet için yaratılmıştı. Demek ki Yüce Allah, insana değer veriyor ve onu seviyordu. Öyleyse insanın da kendisini yaratıcısına sevdirmesi gerekmez miydi? Ama bunu nasıl yapmalıydı? Sürekli bunları düşünür dururdu...
Sevgili Peygamberimiz'in yüreği sevgi ve merhametle doluydu. Bırakın insanlara haksızlık edilmesine, bilerek bir karıncanım bile incitilmesine asla razı olmazdı. Mesela, bir gün bir karınca yuvasının yakıldığını görmüştü. "Bu yuvayı kim yaktı?" diye sordu. Birkaç kişi birden, "Biz yaktık ey Allah'ın Elçisi!" dedi. Peygamberimiz, durup yüzlerine öfkeyle baktı. "Ateşi yaratandan başkasının ateşle azap etmesi uygun değildir." dedi. Hayvanların da insanlar üzerinde hakları olduğunu, bu hakkı yerine getirmeyenin o hayvana zulmetmiş ve günah işlemiş olacağını söylerdi.
Sayfa 114Kitabı okudu
"Ebrehe'nin niyeti bizimle savaşmak değilmiş. Kabe'yi yıkacağını söylüyor. Ama yine de askerlerinin bize zarar vermesinden endişe ediyorum. Tedbirli olmamızda yarar var." dedi. Sonra ellerini gökyüzüne doğru açıp ekledi: "Onu, Kabe'nin sahibi ile baş başa bırakalım." Bu sözlerinin ardından Kabe'ye gitti Abdülmuttalib. Kabe kapısının halkasını tuttu. "Allah'ım! Bir insan dahi evini barkını korur. Kabe de Sen'in evin. Sen de onu koru! Onu Sen korumazsan bizde koruyacak güç yok! Bizi de bu zalime karşı mahcup etme!" diye yalvardı.
"Size hayırlı gençleri tavsiye ederim. Zira onların kalbi daha nazik ve incedir. Bana gençler iman etti. İhtiyarlar karşı çıktı." (Hadis-i Şerif)
804 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.