Sanırım biz ölümlülerin mucizeye en çok yaklaştığı zaman, değiştiği zamanlar oluyor. Alana demode bir sevgili buldu kendine. Annem terapilere geliyor. Ben "ay" diyecek kadar düzgün homurtular çıkarmayı öğrendim. Ve Zelda'nın o şeyi neden yaptığını artık gerçekten anlıyorum.
Bizler, hepimiz hayatlarımızı halat çekme oyunundaki halat gibi yaşıyoruz. Bir yandan asla değiştiremeyeceğimiz geçmişimizin ağırlığı çekiyor, diğer yandan da bilinmeyenlerle dolu geleceğimiz. Şanslıysak dengeyi bulabiliyoruz. Ama şanssızsak (ve bence hepimiz, bir süreliğine de olsa bu sınıfta yer alıyoruz) iki uçtan birine doğru çekilerek yere seriliyoruz. Zelda'yı çeken taraf geçmişiydi ama sonunda onu öldüren şeyin gelecek olduğunu düşünüyorum. Tıpkı Sahra Çölü'nün ortasında dursa göreceği manzara gibi: Her yöne doğru uzanan gelecek. No doy
mas. Ya basta. Stili life. Değişim mucizevi etkisini yitirdiğinde, geride uğruna yaşanacak hiçbir şey kalmıyor. İşte bu yüzden yeni bir mantram var artık. Değişmeye devam et.