Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Nom Perdu

Nom Perdu
@nomperdu
Much wisdom is such grief.
İzmir
Ankara, 8 Şubat
49 okur puanı
Mayıs 2020 tarihinde katıldı
Evet argümanlara ihtiyacımız var -fakat aynı zamanda insanları doğa ve toplumun müstakil mimarları yerine ayrılmaz parçaları olarak gören bir tavra, bir dine, bir felsefeye ya da adına her ne diyecekseniz, böylesi bir eyleyici odağa (agency) ihtiyacımız var -ona denk düşen bilimler ve politik kurumlarla birlikte. Bu tür bir felsefeye ve onun gereksindiği toplumsal yapılara kavuşmak için yeni yaratıcı eylemlere kalkışmamız gerekmiyor. Bu felsefe (din) ve toplumsal yapılar zaten var, en azından tarih kitaplarımızda; çünkü bunlar uzun zaman önce, yani düşünceler ve eylemler henüz doğal bir gelişmenin ürünleri şeklinde tezahür ederken, yani düşünceler ve eylemler henüz böyle bir gelişimin yönelimlerine karşı duran yapıntısal çabalar sonucunda oluşmuyorken ortaya çıkmışlardır. Homeros’un destanları var, Taoculuk var, yaratılışın mucizeleri karşısında duydukları mutluluk çınlayan saygılarıyla bizi utandıran birçok “ilkel” kültür var.
Sayfa 175
Reklam
Uzayın kanımızdan yapıldığı dünyadır bu Kırmızı boyalı ve yeniden doğan kuşlar Yüreğe komşu havada uçmakta zorlanırlar Yokolarak uzaklaşabilirler ancak İçimizdedir de ondan en acımasız çöller Ne ki sinirler bilirler kanın bilmediğini görmeyi Usul etimizin dibinde bizden önce gelirler Işıldayan otlarıyla doldururlar uzaklarımızı Etten
Bazen ne olacağını bilmiyorum Belli belirsiz görüyor, daha iyi görmeye çalışıyorum Uyduruyorum bakışımı, nesne belirginleşiyor Bir tek bedeni var, ancak bölünüyor Yeşil görüyorum yüksekten, bir kütük üstünde İnsana benziyor ancak gölgeyle Altına uzanmaktan zevk alınsın istiyorum Gelin bana ağaçlar sizi düşünüyorum çünkü Bitek toprağa sarılıyorsunuz sıkı sıkı Va tanımıyorsunuz beni bütün köklerinizle Mavi, kara görüyorum ve kararsızlığımdan değil Sırasıyla olacak ve ikisi de öyle derin ki Bütün evrende benzersiz olacaklar Ve gün, gece ve ufuk olacak. Yeşildir ya da mavi, beyazlatan kıvrımlarla saçaklı Gözümden kaçıyor ve parmağımı batırsam Tuzlu: çok ileri gidiyor ve çevresini dönüyor Yeryüzü’nün ve pek becerikli pullularla dolu Adına deniz diyecekler ve balık, İnsana düşüyor üstünde nasıl gideceğini bulmak. Bazen hiç bilmiyorum neyin geleceğini Önümde birkaç eski anı görüyorum Bitki, meyve ya da konan bir serinlik olmak Yaptığım şey bile, bir başka şey düşünerek. Kaos ve Yaratılış- Jules Supervielle

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bilmiyor adımı Ev sahibi olduğum bu yürek, Bir şey bilmiyor hakkımda Yaban bölgelerden başka. Kandan yapılma yüksek platolar, Yasaklanmış kalınlıklar, Nasıl fethetmeli sizi Ölüme atmadan?
Yıldızlar arasında ilerliyorum iki kör köpekle Yolumu aramak için bazen birbirine yaklaşan. Yeryüzüne benzeyen bir şey görünmüyor buradan Ancak bir tuzla kokusu geliyor dudaklarıma Neredeyse insan bir kuş gibi kafesinde Başımda dönen bir ses duyuyorum. Her günkü yüreğim, burada karadır tansökümü, Taşan gök altında yanmak istiyor boşu
Reklam
Elimde olmadan yüzleri Kartlar gibi karıyorum Ve hepsi benim için değerli. Bazen biri yere düşüyor Ve ne etsem eylesem Kart yitip gidiyor. Daha başka bir şey bildiğim yok. Güzel bir yüzdü yine de, Çok seviyordum. Öteki kartları karıyorum. Odamdan kaygılı, Yüreğim, söylemek istiyorum, Sürdür yakmayı da Bu kartı değil, Bir başkası geçti onun yerine: Yeni bir yüz bu, Oyun eksiksiz kalıyor Ancak hep sakat. Bildiğimin hepsi bu Kimse daha fazlasını bilmiyor. Yüzler- Jules Supervielle
Kara giysili hanımlar kemanlarını aldılar Sırtları aynaya dönük çalmak üzre En güzel günlerde olduğu gibi siliniyordu rüzgar Karanlık müziği daha iyi duymak üzre Neredeyse birden büyük bir unutuşa büründü Sustu keman kadınların kollarında Uyuyakalan çıplak bir çocuk gibi Ağaçların ortasında Hiçbir şey canlandırmamalı gibi görünüyordu Devinimsiz yayı, mermerden kemanı Ve bu derin uyku sırasında biri bana fısıldadı: “Yalnız siz yapabilirsiniz, gelin hemen." Çağrı- Jules Supervielle
Taraça ya da balkon, ayak bastım Her şeyin bilindiği tam yere, Uzun zaman bekledim, bedenimden utanarak Günlük güneşlikti ve yaklaşıyorduk. Evet, geceydi gelen kadın kılığında Titreyen, güneşte keklik gibi,
Birden fazla canlı varlık sürüklerim kendimle birlikte. Soğuk mağaralarıma girecek olanlar Bir an için olsun çıkacaklarından eminler mi? Batan bir gemi gibi gecemde, üst üste yığarım Darmadağınık yolcularla denizcileri Ve kamaralarda söndürürüm ışıkları gözlere Dost edinirim büyük derinlikleri. Bir Şair- Jules Supervielle
Bütün ömrünce Bir mumla Okumayı sevmişti Ve sık sık elini Geçiriyordu alevin üstünden Kendini inandırmak için Yaşadığına, Yaşadığına. Öldüğü günden beri Yanında yanık Bir mum bulunduruyor Ancak saklıyor ellerini. Alev Ucu- Jules Supervielle
Reklam
Bir sınıfta tam kırk çocuk dizili; Bir kara tahta, üstünde bir üçgen; Bir koca daire, sağır, çekingen; Merkezi güm güm eder davul gibi. Dilsiz, vatansız harfler küme küme. Bekleşir dururlar, azap içinde. Bir yamuğun yan kenarı tamtakır, Bir ses yükselir yükselir, alçalır. Azgın bir problem tutar yolunu, Döner döner ısırır kuyruğunu. Bir açının çeneleri gerilir; Kurt mudur, köpek mi, neyin nesidir? Ne kadar rakam varsa yeryüzünde Üşüşmüş, karınca gibi, tahtaya; Koşarlar bir yuvadan bir yuvaya, Fal taşına dönmüş gözler önünde. Matematik- Jules Supervielle
Öylesine kocaman öylesine kocaman ki gökyüzü, Nereye gideceğimi bilemiyorum. Öylesine derin ki okyanus bir avuç yer bile yok bana Kent karmaşık mı karmaşık kırlarsa çok aydınlık. Göğüm ben, suyum, kumuyum dört bir yanın, Alışamadım mı dersiniz henüz yaşamaya Somurtkan bir çocuk muyum artık oynamak istemeyen, Unuttum mu acaba, bir öksürsem Yetmiş yılım da öksürür benimle birlikte. Sabahları uyandığım zaman Çıkmıyor muyum azar azar tüm gövdemle Seksen dördüncü yılında geçen yüzyılın Yaşlıların yaratıldığı yüzyıldan? Ama kim göze alır yaşlılıktan söz etmeyi En kurnaz sözcükler teslim olurken kalemimin ucunda, Hepsinin en korkuncu yaşlı sözcüğü bile Bana döndürüyor yüzünü yepyeni bir günebakanın Bir günebakan ki filinta gibi delikanlı. Sessiz umutsuzluk baltası benim elimde Sense kalmış umut türküleri çağırıyorsun. Hasta- Jules Supervielle
..değersizleşme, iç boşalması ve anlam­sızlaşma: Deşmek amacıyla insanın içine yönelme, özünü açığa çıkarma çabası, iç yolculuklar yapıp bunları dışarı vurma, içi keşfetme! Keşfedildiği sa­nılan şey, söylemleşen şey kadardır. Kevgire dönen insan ruhu ishal olur...
Sayfa 34
Açıklık ideolo­jisi herkesçe benimsendikçe, herkes itirafa ve gü­nah çıkarmaya kışkırtıldıkça, herkes teşhirci ve röntgenci olmaya zorlandıkça, hepimiz, iktidar-kitle ortaklığı şiddetinin taşıyıcısı ve hedefi haline geliriz.
Sayfa 33
Farklı olmadıklarını, genelin, vasatın içinde yer aldıklarını, iktidara, mo­daya (ve medyaya) uyduklarını, paraya ve sopaya itaat ettiklerini gösterebilenlere –tüm bunları farklı­lık söylemi içinde yapanlara– bu hayatta yer vardır.
Sayfa 32
279 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.