Mustafa ekber-i evlâd, yani büyük oğul olduğu için tahtın varisi sayılıyordu. Hürrem Sultan ise kendi oğlu Bayezid’i tahta geçirmek istiyordu. Amacına ulaşmak için damadı Rüstem Paşa ve kızı Mihrümah Sultan ile elbirliği ederek Mustafa’nın vücudunu ortadan kaldırmaya girişti. Üç birleşerek düzme vesikalar temini ile Şehzâde Mustafa’nın kendisini tahttan uzaklaştırıp yerine geçeceğine padişahı inandırdılar. Hatta, şehzadenin İran şahı Tahmasb ile işbirliği yaptığını da iddia ettiler. Ciddi bir tehlike ile karşı karşıya olduğuna inandırılan padişah, bu belayı def‘ etmek
için 1553 yılında Nahcivan seferine hazırlanmış olan ordunun başına geçmek için Konya ovasına geldi. Şehzâde Mustafa da Amasya’dan gelmiş ve padişahın otağının biraz ötesine otağını kurdurmuştu. Şehzâde ordugaha davet edildi. Babasının huzuruna vardığında onu
hürmetle eğilip selamladı. Buna karşılık padişah: “ A köpek, sende hala beni selamlayacak cesaret var mı?” diyerek arkasını döndü. Bu işareti alan dilsiz celladlar, şehzâdenin üzerine atıldılar. Mustafa hemen teslim olmadı ve uzun bir süre cellatlarla mücadele etti. Hatta bir aralık kurtulmaya dahi muvaffak oldu. Fakat, saray hademelerinden pehlivan Zal Mahmud üzerine
atılıp bastırdı ve böylece boynuna kemendi geçirip şehzâdeyi boğdular.” Çavuşoğlu, Mehmet;
“Şehzâde Mustafa Mersiyeleri”, Tarih Enstitüsü Der., S.XII, 1981-1982, s.641.)