İçimizdeki şeytan... Ben de kapılmıştım bu vehme.
Sabahattin Ali'nin şahane bir romanı daha. 3 romanını da bitirdiğim için bir yandan üzülürken bir yandan mesut oldum. Hepsi, özellikle 'İçimizdeki Şeytan' tekrar okunmayı hak eden, paha biçilmez bir eser. Bu romanında hem karakterle özdeşleştim hem de onu karşıma çekip dostça azarlamak isedim.
Alıntı:
İsteyip istemediğimi doğru düzgün bilmediğim, fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve bu fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum; müfafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklımızın uydurması... İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu... İçimizde şeytan yok... İçimizde aciz var... Tembellik var... İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçırmak itiyadı var...