Sınıfta tahtaya kalktığım zaman gene şiirleri en iyi ben okuyordum; çünkü öğrenmiştim en çok bağıranın en iyi şiir okumuş sayıldığını. Ve öğretmenin bu zayıf tarafını keşfeden tek kurnaz öğrenciydim.
Sen ve senin gibiler ancak beş elma ile on elmayı toplayabilen basit insanlar, elle tutulan şeylerle düşünebilir, elle tutulan şeyleri sevebilirsiniz yalnız.
- Efendim, hoşlanmak, sevmek ve aşık olmak arasında ki fark nedir?
- İlk gördüğünde ki düşüncen hoşlantıdır Olriç. Beraberken geçen süre ise sevgidir.
Ama hayatında, yanında değilken, hatta yüzünü bile göremezken sevebiliyorsan aşktır.
Kendime soruyorum: ne hissediyorsunuz? Korkuyorum. Beni rahat bırakmıyorlar. Sizi neden rahat bırakmıyorlar? Benden ne istiyorlar bilmiyorum. Gözlerinizde kötü hayaller gören insanların rahatsızlığı var. Ne görüyorsunuz? Adam tabancasını çıkardı ve ateş etti. Korkuyorum. Ateş ediyor. Ateş ediyorlar. Neden ateş ediyorlar? Benden ne istiyorlar, bilmiyorum. Korkuyorum. Korkuyorum.
Bu deftere anlamsız sözler yazmak istiyorum artık. Aklımı kullanmaktan ve anlaşılmaya çalışmaktan bıktım. Hiç bir zaman da anlamlı olmayı becerebildiğimi sanmıyorum.
Belki, yaşadığını sandığı hayat bir rüyadan ibarettir ve uyandığı zaman o da bütün gerçekleri görecektir; ya da herkes uyumaktadır da onun yaşadıkları gerçektir.
Montaigne, kötü davranışlardan, istemediğiniz için kaçının, diyor: beceremediğiniz için değil. Beni ne güzel açıklıyor. Ben de diyorum ki: Sayın Montaigne ve sizin gibiler! Canınız cehenneme! Sizin haklı olmanız bana hiç bir şey kazandırmıyor. Köşemde kıvrılıp ölüyorum işte.