Enes Kaya

Ayaklar görüyorum. Üstüme üstüme gelen ayaklar. Bir bilinmeyene doğru yürüyen ayaklar. Kaldırım taşlarındaki çizgilere basan ayaklar. Korkuları olan, kalabalıkta konuşmaktan çekinmeyen, sessizliğin yokluğundan rahatsızlık duymayan, her şeyi ama her şeyi beyin dedikleri bir okka et yığınının içine depolayıp gerektiğinde çıkarıp çıkarıp kullanan ayaklar bunlar. Turşu kaplarından farksız beyinler görüyorum bu ayakların üzerinde. Kokuşmuş düşüncelerini gezdirmeye çıkaran bir grup ayaktan başka hiçbir şey değiliz aslında. Aklımızda dişe dokunur tek bir düşünce bile – “Yok!”
Reklam
Anlam yoktu hiçbir şeyde. Usul usul anıları biriktirmekti yaşam. Yarı aralık bir kapının arkasında ne olduğunu merak eden bir çocuk gibi yaşadım yıllarca. Karanlıktan korkan, yatağına girince yorganı çenesine kadar çeken bir çocuk gibi. Kaç şehir tüketmiş, kaç kez ‘Bu son,’ demiştim? İşte şimdi içime çevriliydi gözlerimdeki o deli bakış. Kuzey rüzgârlarının estiği içimdeki o kapkara dehlize. Öylece boşlukta var olmalıydım belki de. Kollarımı uzatsam da erişemiyordum hiçbir yere. Buydu anlamsızlığın belirtisi. Buydu içimdeki sessizliğin gizi. Başkalarının sevinçleriyle güldüm hep. Benim olansa hüzündü.
Yazacağımız her mektup, sarf edeceğimiz her kelime, atacağımız her bakış geçmişten bu yana gelen çaresizliğimizin yansımasından başka bir şey değil. Çaresizlikten konuşuyor insan. Çaresizlikten yürüyor, çaresizlikten gülüyor, çaresizlikten kendini başkalarına anlatmaya çabalıyor; her şey ama her şey insanın çaresizliğinden.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Yaşamıyoruz aslında, yalnızca bir süreliğine hayatı örtüyoruz üzerimize.
Kendimi bildim bileli anlamadığım şeyler oldu hep. Neden her şeye bir anlam yüklemeye çalışırız diye sordum örneğin; hüzünlüysek ay da hüzünlüdür, neşelendiğimizdeyse güneş, tonton nineler gibi sırıtır rüzgârda salınan ekinlerin arasından. Oysa hiçbiri yoktur bunların. Her şey bir toplu iğne başı kadar anlamsızdır.
Reklam
Reklam
249 öğeden 46 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.