Dostoyevski her kitapta başka bir serüven ve yıkılmış başka bir hayatı kaleme alıyor. Yazdığı her satırı zevkle okurken gerçek yaşam ve romanda kurgulanmış yaşam arasında sıkışıp kalıyorum, sanki iki ayrı hayat yaşıyormuşum gibi.. Bu romanda da Vanya oldum, etrafındaki herkese yardım etmeye çalışan sevdiklerinin dertlerine ortak olan fakat bir tek kendine iyi gelmeyen Vanya ile tanıştım. Fikrimce bu roman başkaları tarafından değil de içindeki duygulardan dolayı ezilen insanları anlatıyor. Kendisini evlatlık alan ailenin kızına aşık olan Vanya yazar olmak istediği için Nataşa ile evlendirilmez. Klasik Dostoyevski kahramanı; baş kaldırmak yerine kendi aşkını kalbine gömerek mutsuz bir hayat sürer... Vanya bütün ömrünü insanları mutlu etmek için harcar fakat unuttuğu nokta kendisinin de bir insan olduğudur. Sahi başkasının küçük de olsa acı çekmesini istemezken nasıl olur da bu kadar büyük acıları bedenine yükledi?...