Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“ İnceleme yerine şunu söylemem gerekir ki türcülük kavramına bu kadar uzak yaşadığımız bu dünyada bence aklı başında herkesin okuması gereken bir baş yapıt. Kitap hakkında fikir edinmek isteyenler yaptığım alıntılara bakabilirler ve et yemek, hayvanlar üzerinde deney hakkına sahip olmak gibi konular da benim de sıkça karşılaştığım hiçbir bilimsel ve etik dayanağı olmayan '' ama bitkiler de canlı'' ''insan olmasa bu çiftlik hayvanları nolacak'' '' aslanlar da et yiyor'' gibi absürd önermelerin hepsini çürütecek nitelikte sağlam argümanların sunulduğu bir kitap. Afrikalı siyahiler için de zamanında şu an hayvanlar hakkında tartışılan konular tartışılmıştı. Ya da naziler de yahudiler için benzer şeyleri düşünüyordu. İşte bunları unutmadan önyargılarınızı kırarak lütfen okuyun kitabı. Herkese çok şey katacağından eminim...”
İşkencelerde, çekilen ıstırabı, yaraları, vücudun katlandığı acıları düşününüz. Bütün bunlar insanı ruhî ıstıraptan korur. Yani insan, ölene kadar ancak bu türlü yaraların acısını çeker. Fakat belki de acıların en büyüğü, en şiddetlisi bu değildir; asıl acı, bir saat, on dakika, yarım dakika sonra, hatta hemen o anda ruhunun vücudundan kesinlikle ayrılacağını ve insanlığını kavbedeceğini bilmendedir. En önemlisi de, bunun yüzde yüz olacağıdır. Başını bıçağın altına koyup temasını duyduğun an... işte o saniyenin dörtte biri kadar kısa süre, hepsinden daha korkunçtur. Hem bunların hayalimden uydurduğum şeyler olduğunu sanmayın. Çok kimse katılıyor bu düşüncelerime... Size şunu da açıkça söyleyeyim : ben öldürmeğe karşı verilen ölüm cezasının, işlenen suçtan daha ağır bir ceza olduğu kanısındayım. Bir karara uyarak adam öldürmek, haydut gibi adam kesmekten daha korkunçtur bence. Bir haydut tarafından gece vakti ormanda vurulan ya da kesilen bir adam, hiç şüphe yok, son âna kadar kurtulacağı ümidini taşır. Boğazı kesildiği halde kaçan ya da yalvaran insanlara çok rastlanmıştır. Burada ise ölümü on kat kolaylaştıran son ümidi mutlak olarak esirgerler. Kesin hüküm ortadadır; bunun en ufak kaçamağı olmaması ıstırapların en büyüğüdür. Savaş meydanında bir eri topun karşısına geçirip ateş edin; onda bile bir kurtuluş ümidi vardır. Ama aynı askere kesinleşmiş bir kararı okuyun, ya deli olacak, ya ağlamağa başlayacaktır. Buna cinnet getirmeden dayanabilecek bir insan bulunabileceğini kim iddia edebilir? Bu kadar çirkin, faydasız ve gereksiz bir aşağılamaya neden ihtiyaç vardır?
Sayfa 29 - Cem Yayınevi 1969 Baskısı Cilt 1Kitabı okuyor
Reklam
Kuran'ın muhataplarının çelişkisini kendi metinleri üzerinden göstermesi
Kur'an-ı Kerim, davasını ispat için Tevrat'ın yazılı metnine referans vermekten çekinmez: "Tevrat indirilmeden önce, İsrail'in (yani Yakub'un) kendi nefsine haram kıldığı hariç, diğer bütün yiyecekler İsrailoğullarına helal idi. De ki: İşte meydan! İddianızda samimi iseniz, Tevrat'ı getirip okuyun!" (Âl-i İmrân, 3/93.) Ayet, Tevrat'ın Tekvin Kitabı'nın 32. bap 31. pasajına işaret etmektedir. Çünkü Yahudiler, Kur'an'ın, Tevrat'ın hükümlerini neshetmesini kabul etmiyorlardı. Onlara göre Kur'an, Allah'tan gelen bir kitap olsaydı, deve eti gibi onların yemediği şeyleri helal kılmazdı. Yani neshin Allah'a yakışmayacağını söylemek istiyorlardı. Oysa direkt Kur'an'ın atıf yaptığı Tevrat metninde, aynı konuda neshe delil vardı: "Yakup Peniel'den ayrılırken güneş doğdu. Uyluğundan ötürü aksıyordu. Bu nedenle İsrailliler, bugün bile uyluk kemiğinin üzerindeki siniri yemezler. Çünkü Yakup'un uyluk kemiğinin başındaki sinire çarpılmıştı." (Tekvin, 32/31-32). (...) Kur'andaki ifade: "Tevrat'ı getirip okuyun!" şeklinde. Gerçekten atıf yaptığı pasajda, onların iddiası aleyhine delil var. Yakup'tan (a.s.) önce uyluk kemiği üzerindeki siniri yedikleri ve ondan sonra yemedikleri anlaşılıyor. Onların, "deve eti" vb. konusundaki iddialarının aleyhine, kendi eserlerinden cevap getiriliyor; hem de "Tevrat'ı getirin, okuyun!" denilerek.
Türk Fırtınası diyor ki;
Emperyalizm kullandığını, kullanamaz hale geleni kullanamaz ise kullanışlı birini arar, bulur ise kullanıldığını veya kullanılacağını sananı satarak kullanıp atar. İşte bu son canlı ölüler ibreti emperyalizmi ve zalimleri kullanışlı birini bulamaz hale getirdi. Bakın Ukrayna ne hale geldi? Oraya kullanışlı birini getirmişlerdi. Tarih en iyi ders kitabıdır. Tarihin yakın sayfalarını tarihi yaşandığı gibi yazandan okuyun. Önder Karaçay
İncil'i okuyun ve bakın bakalım, Kitab-ı Hamse'nin (Pentatek'in) özellikle Tekvin bölümünün yazarlarının, Tanrı'nın Adem'e üflediği nefesi, yani nefsi ölümsüz can olarak kabul ettiklerine dair bir kanıt var mı? İşte size bazı örnekler: Hayvanlar bağlamında, "Ve Tanrı hareket eden her nefs'i (hayatı) yarattı," yine "Ve insan bir nejs (yaşayan can) oldu,'' denmiştir. Buradan anlaşılıyor ki, nejs kelimesi fark gözetmeden hem ölümsüz insan hem de ölümlü yaratık için kullanılmaktadır.
Ey Türk Gençliği aşağıda paylaştığım yazıyı çok dikkatli okuyun
YENİ DÜNYA DÜZENİNİ TÜRKLER KURUYOR Batı emperyalizminin yeni dünya düzeni palavrasını beyin savaşları komutanı Mustafa Kemal Atatürk'ün bir askeri boşa çıkarttı. Dünyanın yönetimi yeniden Türklere geçtiğine göre biz neler yapacağız ona odaklanma zamanıdır. Her alanda gelişen Asya güçleri Rusya ve Çin dayatmacı batı emperyalizmine karşı
Reklam
"İnsanlara kızmamaya alışın!" demişti. "İnsanlar kızılmaya değil, acımaya ve sevilmeye muhtaçdırlar. Hastaya kızmayan bir doktor olmaya çalışın. Ekmeğinizi alnınızın teriyle kazanın, kitaplar satın alın, bol bol okuyun. Benim kim olduğumu öğrenip de ne yapacaksınız? Bir insan işte..."
Sayfa 83 - Epsilon Yayınevi, İzzet UstaKitabı okudu
Avrupalı şairlerin onları [diğer ulusları] sık sık kendi ülkesinin insanına benzeterek işlediklerini görürsünüz. Sözgelimi Shakespeare'in İtalyanları baştan aşağıya İngiliz'dir. Tüm dünya şairleri içinde, yabancı uluslarla kendini özdeşleştirme özelliğine sahip sadece Puşkin'dir. Örnek mi istiyorsunuz: İşte Faust, işte Cimri Şövalye
Sayfa 1115 - 1116 Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Türk Gençliği çok dikkatli bir şekilde okuyun gereğini siz yapacaksınız
Türklerde İnsanlık Adına Biri Kazanır Bini Yer Dünya her canlının eşit hakka sahip olarak yaşaması gereken bir yerdir. Türk töre ile dünyaya düzen getirir. Şer ve ona uyanlar sömürü yararına düzen yıktırır. En çok neye üzülüyorum biliyor musunuz? Yaşayamadım! Kendim hiç yaşamın tadını yazmak dışında alamadım. Belki de almış olsaydım bu
697 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.