Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Ölüm'ün ağızından...
Liesel ona doğru yürüdü. Uzanıp sakallı yüzüne dokunacak kadar cesurdu. "Bu gerçekten sen misin, Max?" Böylesine güzel bir Alman günü ve ilgili bir izleyici grubu. Max ağzının Liesel'in avcunu öpmesine izin verdi. "Evet, Liesle, benim," dedi ve kızın elini yüzüne bastırarak parmaklarına ağladı. Askerler gelirken, küstah Yahudilerden küçük bir grup durup izlerken Max ağlamaya devam etti. Durduğu yerde kırbaçlandı. "Max," diye ağladı kız. Sonra sessizce sürüklenip götürüldü: Max. Yahudi boksör. İçinden hepsini söyledi. Max.-taksi. Stuttgart'ta sokaklarda dövüşürken arkadaşların sana böyle sesleniyordu, hatırladın mı? O sendin, sert yumruklu çocuk. Seni almaya geldiğinde ölümün yüzüne de yumruk indireceğini söylemiştin, hatırlıyor musun, Max? Bana söylemiştin. Ben hepsini hatırlıyorum. Kardanadamı hatırlıyor musun, Max? Hatırlıyor musun? Bodrumda? Gri kalpli beyaz bulutu hatırlıyor musun? Führer hala bazen seni aramaya geliyor. Seni özlüyor. Seni hepimiz özlüyoruz. Kırbaç. Kırbaç. Askerin elindeki kırbaç inip kalkmaya devam etti. Max'in yüzüne vurdu. Çenesini yırttı, boğazını yardı.
Sayfa 536Kitabı okudu
Ölüm'ün ağızından... (Max)
...Max Vandenburg aynı zamanda hayal kırıklığına da uğramıştı. Hatta çok üzgündü. Dayısının yavaşça yatağa gömülüşünü izlerken asla o şekilde ölmeyeceğine yemin etti. Adamın yüzü fazla teslimiyetçiydi. (…) Geniş çenesi, çıkık elmacıkkemikleri ve çukur gözleriyle o kadar sakindi ki çocuk bir şey sormak istedi. Kavga nerede, diye merak etti. Hayata tutunma isteği nerede? (...) ve nihayet nefesi durduğunda, dayısı memnun gibi görünüyordu. "Ölüm beni aldığında," diye yemin etti çocuk, "yumruğumu yüzünde hissedecek." Şahsen bundan hoşlanabilirim. Böylesine aptalca bir cesaret. Evet. Bu çok hoşuma gider.
Sayfa 202Kitabı okudu