Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Sen canan sen, bilmezsin şimdi ne hâllerde garip aşık. Bilmezsin, her günün aydınlığıyla başlayan ve her gece senin adınla uyuyan o aşığı. Bilmezsin sana nasıl yandığını. Yanından geçer gider görmezsin ki sen onu. Bir gün, bir gün olsun ona bakman için dünyaları verecek o garip aşığı bilmezsin sen ey canan...
Çakmağı çaktı ve şamdanı yaktı; bütün bu şeyler daha önceden masanın üzerinde hazırlanmıştı; bir gün önce olduğu gibi, Kozet'i, uzun uzun seyre daldı; bu bakışın ifade ettiği şefkat ve merhamet ifadesi hemen hemen şaşkınlık derecesine ulaşıyordu.
Jan Valjan hapishaneye hıçkırıklarla ve titreyerek girmişti, oradan hiçbir şeyden üzüntü duymaz bir halde çıktı. Oraya ümitsiz bir halde girdi, yüreği kararmış olarak çıktı.