Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Duşunceler
Bir gün batımı vaktinde dağların ardından parlayan ve giderek kaybolan ışığa dalar gözlerim. daha önce hiç dalmadığı kadar derinlerdeydi düşüncelerim...
Felsefe der ki, bir insanda tüm özelliklerden az ya da çok vardır ama illa ki vardır. Yani bi insana KÖTÜ demeden önce içinde iyinin de olduğunu, keza bir insana İYİ demeden önce içinde kötünün de olduğunu unutmamak gerekir. İnsan sadece insandır, çok güvenmemek çok da bir şey beklememek lazım.
Reklam
Hiç Bir insanı unutmak, bir insandan vazgeçmek, bir insanı hayatından sonsuza kadar çıkartmak zorunda kaldın mı hiç? Hani ölmüş gibi, hani uzatsan da elini tutamayacağını bilmek gibi, her an kapından içeri gülümseyerek gireceğini bekleyip ama aslında hiç gelemeyeceğini de bilmen gibi. Ne zor şey değil mi ölmediğini bilmek, ama ölmüş gibi ulaşılmaz
Dünyalar arasında bir ruh taşıyan Rahibe Siren. MÖ 480 dolaylarında Xanthus, Türkiye'den Likya mezar kabartması. Ölüm Kapısı Ölüm anında, insan ruhu ters bir gebelik yolculuğuna başlar, gebelik aşamalarından geçerek bilinçsiz dişil zihnin en derin ilkel köklerine iner ve bu sayede Büyük Ana'nın Dünya Rahmi ile tekrar birleşir. Oradan,
"Hayat bana; Birisinin durduk yere pencere açtıran derdi değil, nefessiz kaldığında hayata tutunmak için koştuğu pencereden gördüğü gökyüzü olması gerektiğini öğretti. İnsan, insana her şeyden önce nefes veren o pencere olabilmeli.."
Kral dondurucu bir kış mevsiminde, gecenin soğuğunda nöbet tutan muhafıza sordu: – Üşümüyor musun ? Muhafız: – "Alışığım kralım" dediğinde Kral: – "Olsun, sana sıcak tutacak elbise getirmelerini emredeceğim" dedi ve gitti. Ancak bir süre sonra içeri girdiğinde emri vermeyi unuttu... Ertesi gün duvarın yanında muhafızın soğuktan donmuş cesedini gördüler, duvarın üzerinde şöyle yazılıydı: "Soğuğa alışkındım; fakat senin sıcak elbise vaadin beni öldürdü..." Türlü türlü vaatlerle, insanları bekleterek bir umuda bağlayarak kesinlikle imtihan etmeyin. Çünkü insan bekledikçe değişir. Beklettiğiniz kişi, hakkınızda telafisi imkansız olumsuz düşüncelere girer. Önce umudu öldürürsünüz. Ardından sevgi,saygı, güven ölür, dostluk ölür, muhabbet ölür...
Reklam
Asla keşkelerim olmadı Sadece hislerimle yaşadım Sevdiysem asla sınır çizmedim Ben hiç insan kaybetmedim Öldürsede hasreti asla geriye dönmedim. Ben önce kendimi affettim...
Hakîkat Makamı
Erenlere vardım: Çok sevdim sizi dedim; Hani ya ispâtı dediler... Aşkın ateşine yandım dedim; Dumanın çok hani nerde külün dediler... Dertlendim derman istedim; Allah derdini artırsın dediler...
Bakışına gömülsem keşke…
Ben hep ona ait hissettim sanki onla karşılaşmadan önce bir evim yoktu kimsesizdim o gelince buldum onunla sevdim gülmeyi , onunla sevdim dokunmayı.onunla sevdim mutlu olmayı,onunla tamamladım eksik parçalarımı, ona demirledim içimdeki köksüz nilüferleri . Dedim ki ne olacaksa olsun ben onla yapmalıyım o baktığı zaman güzel hissettim o saçımı okşadığı zaman sanki dunyanın en güzel kadını oldum . O öpünce tamamlandım o dokununca demlendi kalbim bir insan bir insana daha fazla ne olabilirdi ?
Zweig'ın bir kitabının sonunda şöyle diyordu;
Yazdıkları onlarca veda mektubunun arasında Zweig'ın arkadaşlarına yazdığı mektupta şu ifadeler yer alır: -...Bütün dostlarımı selamlıyorum! Umarım o uzun, karanlık gecenin ardından doğacak günün kızıl şafağını görebilirler. Sabırsızlığına yenilen ben, oraya onlardan önce gidiyorum... Ve eşiyle intihar ederler. Ah Zweig, üzümlü kekim...
Stefan Zweig
Stefan Zweig
Reklam
SMA'LI BEBEKLER Evimizden dışarı adım attığımız an olmasa bile birkaç yüz metre mesafe ilerleyip köşeyi döndüğümüzde; ismini SMA olarak bildiğimiz kas hastalığı ile mücadele eden bir bebeğin yardım standı ile yüzleşiyoruz maalesef.. Bahse konu bu hastalık ile mücadele eden ailelerin, tedavi için evlatlarını yurtdışına ulaştırması ancak
Birini ya da bir şeyi sevdiren ince bir detay, küçük bir nüanstır. Ne garip ki, yine o şeyden ya da insandan soğutan da budur. Güzellik de, çirkinlik de bu detaylarda gizli. Bunun için birisini severken, duyarlılıklarımıza karşı gösterdiği o hassasiyetlerden sevmeye başlarız. Sonra bir gün, o hassasiyetlere artık eskisi kadar önem verilmediğini görünce sevgi yerini kaskatı soğukluğa bırakır. İki taraf için de değişmez bir yazgı gibi peşinden gelir bu. İnsan sevdiği şeyi önce tanrısallaştırıp tapar, ardından inkar eder. O inkar her zaman can yakar. Şiddetle başlayan o hazlar şiddetle son bulur bunun için genelde. Çünkü en başta, seni sen olduğun için seven o insan bir bakmışsın yaptığın şeyleri eleştirmeye başlar. En başta kabul ettiği her şeyi inkar eder. Sonrası malum. Sessizlik. Lirik, soğuk bir sessizlik. Arkası kış.
Kral dondurucu bir kış mevsiminde, gecenin soğuğunda nöbet tutan muhafıza sordu: Üşümüyor musun? Muhafız: "Alışığım kralım" dediğinde Kral: "Olsun, sana sıcak tutacak elbise getirmelerini emredeceğim" dedi ve gitti. Ancak bir süre sonra içeri girdiğinde emri vermeyi unuttu... Ertesi gün duvarın yanında muhafızın soğuktan donmuş cesedini gördüler, duvarın üzerinde şöyle yazılıydı: "Soğuğa alışkındım; fakat senin sıcak elbise vaadin beni öldürdü..." Türlü türlü vaatlerle, insanları bekleterek bir umuda bağlayarak kesinlikle imtihan etmeyin. Çünkü insan bekledikçe değişir. Beklettiğiniz kişi, hakkınızda telafisi imkansız olumsuz düşüncelere girer. Önce umudu öldürürsünüz. Ardından sevgi, saygı, güven ölür, dostluk ölür, muhabbet ölür...
İnsanın kendisi ile ilişkisi
İnsani İlişkilerde İlahi Ölçü
İnsani İlişkilerde İlahi Ölçü
İnsan nitekim ilk önce kendisiyle olan ilişkisini değerlendirmelidir. Bu sayede gerçekten sağlıklı olabilir. Kendini tanımadan, kendiyle tanışmadan dış dünyaya açılan kişinin yaşantısı çalkantılı, iç dünyası daima sıkıntılı olacaktır. İnsan diğer takındığı yüzleri ( rolleri, davranışları) bırakıp kendini tanımalıdır. Kendinle tanışmanın ilk sorusu ise “ Ey can! Sen kimsin?” O halde ; Bir ayna misali bak bakalım kendine, ne görüyorsun?
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.