Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bir baba ne kadar iyi olursa olsun, anne kadar iyi olamaz!
Aynı gün Hürriyet'e: Beni, annenden fazla sevdiğini söylüyorsun. Bunu kabul etmem. Bir baba ne kadar iyi olursa olsun, anne kadar iyi olamaz! Onun, sizin için çektiklerinin binde birini ben çekmedim...
Mektuplar gecikince kızlarına esprili bir postacı resmi çizmiş mektubunda: Ben postacıyı, yetmişlik bir kadına benzetirim. İhtiyar olduğu için değneğine dayanarak yürür. Bunak olduğu için de sağdan soldan geçenlerle konuşur. İşte böyle bunak bir kocakarı bize mektup getirecek diye bekler dururuz ...
Reklam
Doğru bir adam tek başına doğru olamaz. Eşi ve çocukları da böyle kalmakta ona yardımcı olmalıdır ki, yolunu şaşırmasın!.. Birçok adam aile içi telkinler dolayısıyla sapmıştır. Zengin olmak benim hatırıma gelmediği gibi ailem içinde de kimse bunu arzu etmemiştir...
Bir Ziya Gökalp doksan yıl önce böyle demişken, halen yönetimde bulunanların kadınları, tıpkı engeller gibi, “korunmaya muhtaç yaratıklar” olarak görmesine ne demeli, Atatürk'ün Türkiye'sinde?
Kadınların görevi yalnız çocuklarını terbiye etmek değildir. Milleti eğitmek, erkekleri doğru yola sevk etmek de onların görevidir. Basın, parlamentolar ve hükümetler erkeklerin elinde bulunduğu için dünya savaşlardan, kavgadan, gürültüden kurtulamıyor. Kadınlar bu işlere katılmış olsalardı her yerde şiddetten çok sevgi egemen olurdu.
“(Burada) bazıları ailelerini Malta'ya götürmek için başvuru yaptılar. Cevap bekliyorlar ... Hayır, hülyayı bırakalım. Siz, bu yabancı ülkede sıkılırsınız ... Benim bir bildiğim var ki o da Allah'ın varlığıdır. Türk'ün Tanrısı herhalde öz ilini, Allah yolunda canla başla çalışan Türk milletini esirgeyecektir. . .”
Reklam
Gökalp çıkça söyleyemiyor ama Ulusal Kurtuluş Savaşı'yla ilgili gelişmelerden haberli olduğu anlaşılıyor. Milletimizin saadetli devresi yakında başlayacaktır... diyor 1920'nin Haziran başlarında. Malta'da ilginç bir gelişmenin yaşandığını da 4 Haziranda Seniha'ya yazdığı mektuptan öğreniyoruz: “(Mebus ve gazeteci) Hüseyin Cahit (Yalçın) Bey' e ailesini (buraya) getirmek üzere müsaade ettiler. Başkaları da müracaat ediyor. Onlara da müsaade edecekleri tabiidir. Cahit Bey'in ailesi şehirde oturacak. Kendisi her gün (yanlarına) gidip gelecek!..
Kızı Seniha'ya dokunaklı cümleleri
(Bütün çocuklarımı) aynı sevgiyle severim. Evlat sevgisinin farkı olmaz. Fakat bir baba evladını bir de insan olarak sever ki, sen bu felaket zamanlarında insanlığını gösterdin... Senin kahramanlığını görmüyor değiliz. Annen ve ben senden hoşnuduz. Allah da senden razı olsun ...
Vecihe Hanım'a: Gazetelere güvenmeyin. (Bana gönderdiğiniz ve postada) kaybolan eşyanın listesini istediler, verdik, diyorsun. Beyhude! Giden para ve eşyadan ümidinizi kesiniz ... Gazete okumamak ve herkesin söylediği sözleri işitmemek ruhun panzehiridir. Kalbin sağlığını korur.
Peki, bundan işgalci Müttefik ordularının sözde başkomutanı konumundaki Fransız General Franchet d'Esperey'nin haberi var mıydı? Ne gezer! . . İşgalin ertesi günü Cadde-i Kebirden (lstiklal Caddesi) Bizans imparatorları gibi beyaz atın dizginlerini yanındaki askerlerine tutturarak şatafatla geçen eski askeri İngilizler adam yerine bile koymamıştı
Reklam
Kimin kime düşmanlığı varsa işgal kuvvetlerine ihbarda bulunu­yor, onlar da sorup soruşturmadan (yakalayıp) cezaevine gönderiyor­du ... Azınlıklar (ise) intikam duyguları ile akla hayale sığmayan yalan­lar uydurup bir yandan Türklere zulmedilmesini sağlarken bir yan­dan da işgalcilerin gözüne girip parsa toplamaya çalışıyordu...
Bildiği Arapça ve Farsça'nın yardımıyla Doğu, gelişkin Fransızca'sıyla da Batı kültürlerini öğrenmiş ve özümsemiş olan Ziya Gökalp'in kendi köklerini aramadaki içtenliğini ilgiyle karşılamamak mümkün mü? Ellerinde tartışılması olanaksız bir belge varmışçasına onu, "Kürt olduğu halde bundan caymakla" ya da "kendi soyu için çalışacağına Türklük için çalıştığı" gerekçesiyle "kendi milletine ihanetle" suçlayanlar bu bilge ve çelebi insanın inanç ve duygularına neden saygı göstermediler? Göstermiyorlar? Kürtlüğü ve Kürtleri aşağılayan tek bir sözünün bile olmaması bir yana Kürtlüğü daima yücelttiğini de bilmiyorlar nu?
...dedelerimin bir Kürt ya da Arap çevresinden geldiğini anlasaydım, gene de, Türk olduğuma karar vermekte duraksamayacaktım. Çünkü milliyetin yalnızca eğitime (terbiyeye) dayandığını toplumsal incelemelerimle anlamıştım. Sanırım ki, bu inceleme ve araştırmalarımla yalnız kendim için değil, bütün Doğu ve Güney illerinin kentleri ve şimdiye kadar Türk kalan köyleri için son derece önemli bir konuyu çözmüş oldum.”
Kendime hep sormuşumdur, bizler ulus olarak onun varlığını ve bizlere ettiği hizmetleri acaba hak ettik mi diye.
Sayfa 76 - Doğan Egmont YayıncılıkKitabı okudu
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.