Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Avârız-ı divaniye, esasen sadece savaş zamanlarında toplanan olağan dışı bir vergidir. Ancak, dönemin uygulamalarından, bunun her yıl talep edildiğini öğreniyoruz.Miktarı ve biçimi hiçbir zaman sabit olarak belirlenmediği için, bu özel ödemeler ağırlıklı olarak köylü üzerine yüklenmiş olmalıdır. Verginin toplanmasında yoksul olarak değerlendirilen geniş topluluk (edná), orta gelirli sayılan daha küçük grup (evsât) ya da varlık sahibi kişiler (ála) gibi çeşitli aileleri içeren avârızhâne adındaki birimler temel alınmaktaydı.
Sayfa 126 - DOĞUBATIKitabı okudu
"Neden Sağ kesim iktidar ve kazanıyor fazla söze gerek yok! Adnan Menderes'in İcraatları -Dönemin cumhurbaşkanının resimlerinin paraya basılması maddesi değiştirildi ve bütün paralara Atatürk’ün resimleri basılmaya başlandı. -Okullarda din dersi zorunlu hale getirildi (21 Ekim 1950) -Türkçe okunmaya başlanmış ezan, yeniden Arapça
Reklam
Arıcılığın, birçok köyde yaygın olduğu görülmektedir. Aynı zamanda, bazı bölgesel özellikler de vardı: 16. yüzyılın başlarına doğru Saray mutfaklarının her yıl Hemşin Kazası'ndan (Trabzon Sancağı), 5.541 vukiye (yaklaşık 7.093 kg) bal ve 2.000 vukiye (yaklaşık 2.560 kg) balmumu aldığına dair verilere sahibiz.
Sayfa 69 - DOĞUBATIKitabı okudu
Yemeklik yağlar, büyük ihtimalle ağırlıklı olarak bitkilerden elde ediliyordu; ancak kullanılan tohum çeşitleri ve bunların nispî kıymetlerine dair fazla bir bilgiye sahip değiliz. Keten tohumu belli bir öneme sahipti; ve Hamid Sancağı gibi bazı bölgelerde muhtemelen aynı amaçla, haşhaş tarımının yapıldığını biliyoruz.Zeytinin, Anadolu'nun Ege ve Akdeniz kıyılarında yaygın olduğundan söz ediliyorsa da, çoğunlukla kendisinin mi yoksa yağının mı tüketildiğini bilememekteyiz.
Sayfa 68 - DOĞUBATIKitabı okudu
Hayat standartlarının hesaplanmasında, bazı elzem harcamalar toplam hasattan çıkartılmalıdır: Ayni ve nakdi vergilerin dışında, hasadın üçte biri ile beşte biri arasında bir miktarın, tohumluk amacıyla saklanması gerekmektedir. Aç durumdaki köylü, muhtemelen, tohumluk hububatının bir kısmını tüketeceğinden; bu etken, kötü hasatlar silsilesine doğru bir eğilimden kısmen sorumludur. Ancak söz konusu şart dâhilinde, tüketimler karşılanacağı için; günümüz Anadolu'sunda, beş kişilik bir ailenin geçiminin, 6.000 kg.'a tekabül ettiği tahmin edilmektedir.
Sayfa 97 - DOĞUBATIKitabı okudu
Ayan ailelerinin çoğu, kendilerini 18. yüzyıl süresince kasabalara kabul ettirmişler; köylüler, ileri gelenlerin evlerini inşâ etmek ve ayan tarafından tutulan geçici tüccarları ve hizmetlileri tedarik etmek amacıyla, İstanbul'un talep ettiği vergiden daha fazlasını ödemişlerdir.Bu durum, üretim fazlasının büyük bir bölümünün arkabölgede tutulduğu anlamına da gelebilir. Böylece, merkezi düzenin çöküşünün ortaya çıkması, orta büyüklükteki kasabalar ve büyük şehirlerin çoğalmaya başlamasının habercisi olabilmiştir.
Sayfa 49 - DOĞUBATIKitabı okudu
Reklam
Köycülükten en genel manada amaçlanan köylülerin köylerinde kalması, böylece proleterleşmelerinin önlenmesi, eğitim götürülerek hem kültürel hem de ekonomik anlamda kırsal kesimin dönüştürülmesidir. (...) Köycüler köy hayatını ve köylüleri yüceltiyorlardı. Düşüncelerini inandırıcı kılmak için ütopik ve gerçekdışı bir köy hayatı iktisadı resmetmekteydiler. Köylüleri Türk milletinin aslını oluşturan, ulusal gelişmede belirleyici, saflığı bozulmamış, asil, akıllı ve değişime açık insanlar olarak tasavvur ediyorlardı. Bu bağlamda Osmanlı İmparatorluğu'nu, örneğin, şehirleri, köylerin zararına olarak üstün tutmakla sürekli eleştiriyorlardı. Osmanlı'nın bu ayrımcılığı, köycülere göre, milliyetçilik ve köycülük karşıtı oluşundan kaynaklanıyordu. (...) Köycü söylemin en ayırt edici özelliklerinden birisi şehirleşmeye karşı oluşuydu (...) Kısacası, köycülerin kırsal yaşamı yüceltmelerinin en önemli nedenlerinden birisi, işçi sınıfının yokluğuydu. Köylüler, şehirlerdeki işçi sınıfının tersine, isyancı ve kozmopolit eğilimleri olan bir sınıf değildi. Köylülerin ayırt edici özelliği muhafazakarlıklarıydı. Köymen'e göre bu muhafazakarlık, şehirlerdeki ahlaki yozlaşmaya karşı toplumsal bir "güvence" oluşturuyordu.
Sayfa 283 - "Köycülük"Kitabı okudu
Bursa
bursa, onsekizinci yüzyılın bitiminden önce, anadolu' daki yaklaşık 70-100000 nüfuslu tek şehirdi.
Sayfa 46 - doğu batıKitabı okudu
Toprağın derinliklerinden bak bana Sen, çiftçi, toprağı nakşeden suskun bilge .... Yaralarını ve çatlaklarını göster ...
Sayfa 55 - Doğu BatıKitabı okudu
Bir şehir, onu çevreleyen bölge ve diğer kasabalarla etkileşim halinde olmadığı sürece var olamaz.
Sayfa 15 - Doğu BatıKitabı okudu
22 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.