Zaten her şey bir umutla başlamıyor muydu?
İnanmak bir umut ; kendine,insanlara,tanrıya.
Aramak bir umut; bulmak için doğruyu.
Konuşmak bir umuttu ; duyulmak,anlaşılmak için.
Yazmak bir umuttu; sessizlik içinde kaybolanlar için.
Çocuklar gibi deliler gibi gülmek bir umuttu; dünyaya kazık atmak için.
Dünya bir umuttu;
Belki o güzel günler gelecekti hani şu motorları mavilikleri sürüp orayı da kirleteceğimiz günler.
Mutluluk bir umuttu; herkesin aradığı ama bulamadığı,bazen yanından geçerken farkına bile varmadığı. Peşinden koştuğu ama tam o yorulunca kovalamayı bıraktığı.
Sevmek bir umuttu; saf,çıkarsız öylesine gönülden. Ama artık çok geride kalmıştı hatta "bizim zamanımızda" diye başlayan cümlelerin içine kadar gitmişti. Sevmek çağa ayak uyduramamıştı ama insanlar bu çağda onun bile sahtesini yapmayı başarmıştı. Çin malı 3-5 günde bozulan sevmeler çıkmıştı ortaya.
Güven de bir umuttu; herkesin kuyruk acısı vardı bir yerlerden. Güvenilir insan peygamber efendimizin dediği gibi parmaklar gösterilecek kadar azdı. Onlar zaten parmakla gösterilecek ortamlarda bulunmazdı. Güven de asrın can çekişenleri arasında yerini çoktan almıştı. Bir çok hastalığa çare bulunmuş ama güvensizliğe merhem yoktu,7 milyarda 1 görülen hastalığa yakalanmıştı güven.
Velhasıl yaşamak bir umuttu; masum çocuklar katledilirken,
Dünyanın bir yerlerinde açlıktan ölen çocuklar varken, her yerde masumları hedef alan bombalar patlarken ve bunlar her zaman Müslümanların başına gelirken,bir umuttu yaşamak hatta belki de bir umuttu ölmek.
#öyle işte