Ben İstanbulluları, kısacası büyük kentlerde oturanları iyi tanırımm. Oralarda insan kibar olmak zorundadır. Ama köylük yerde ikram içtendir. Sizi anlıyorum. Çünkü buradakilerin davranışlarına ilk zamanlar ben de ayak uyduramamıştım. Hep hata yapmaktan, karşımdakine yük olmaktan, onu incitmekten korkardım. Oysa hata yapmak, yanlış anlaşılmak korkusu kent yaşamının gerektir diği bir şeydir. Ya da uygar kişinin kendini eleştirme alışkanlığını edinmesinin doğurduğu kaçınılmaz bir rahatsızlık... Oysa köylü özeleştiriden yoksundur. O, geleneklere boyun eğer yalnızca; öyle ki, gelenek ikinci bir karakter oluşturmuştur onda. Bir bakıma korkunç hesaplıdır köylü; ama bu hesapta yaltaklanmanın, özentinin yeri yoktur. Gelenek bu yararsız şeyleri buyurmaz insana; çünkü gelenek mantıklıdır."