Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Özge

Şimdiye kadar arkadaşlarını yukarıdan aşağıya doğru görmek ona doğal geliyordu. Ama şimdi, hayatının geri kalanı için birdenbire büyük olmaya mahkum edilmiş buluyordu kendini. Akşamleyin, insan bütün gücüyle isterse yeniden küçülebilir mi, diye babasına sordu.
Sayfa 149Kitabı okudu
Reklam
“Zaten ölmüş olan bu insanları niçin öldürmek gerekiyor?”
İnsanlara kesin olarak aktarmadığım düşünceleri kendimden ayırmayı, düzene koymayı başaramıyordum. Düşünceler, hafif organik devinimler olarak içimde kalıyordu. Kullandığım araçlar da öyle, başkalarına ait olduklarını hissediyordum. Örneğin sözcükler: Bana ait sözcükler olsun isterdim. Ama kullandığım bu sözcükler, bilmiyorum kaç bilinçte sürüklendi.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bana göre nefretin en iyi aktarıldığı satırlar:
İnsanları sevmeyen bir insanın olabileceğini bilmek sizi meraklandıracaktır sanıyorum. İşte ben, hem de öylesine az seviyorum ki onları, yarım düzinesini hemen şimdi öldürebilirim. Belki kendi kendinize sorarsınız, neden yalnızca yarım düzine diye. Çünkü tabancam altı mermi alıyor. İşte bir canavarlık, değil mi? .. Amerikanvari hazırlanmış ıstakozu sevip sevmemekte özgürüm, ama insanları sevmiyorsam bir zavallıyım ve gün ışığında bana yer yok.
Ahlaki üstünlüklerini maddi simgelerle pekiştirmeli, yoksa yıkılıp giderler.
Reklam
İnsan, varolduğu günden bu yana sürekli olarak, içinde yaşadığı dünyayı ve evreni tanımaya ve anlamaya çalışmış, ancak bu çabası içinde en az tanıyabildiği varlık yine de kendisi olmuştur.
Dunyada iki tur insan vardir: yasayanlar ve yasayanlari seyredip elestirenler. Seyretmek olumu, katilmak ise yasami simgeler.
Kendisine değer vermeyen insan başkalarının duygusal ihtiyaçlarını da anlayamaz.
İçinde sen bulunmadıktan sonra bütün şehirler benim için manasız.
Nora neredeyse bütün hayatı boyunca böyle hissetmişti. Her şeyin ortasında. Hangi yöne gideceğini bilmeden çabalamış, çırpınmış, yalnızca ayakta kalmaya çalışmıştı. Pişmanlık duymadan hangi yola devam edeceğini bilememişti.
Reklam
Tanıdık bir histi bu. Hemen her bakımdan yetersiz olma hissi. Tamamlanmamış bir insan yapbozu.
Kara deliklere fazla yaklaşırsanız, yerçekimi kuvvetiyle sizi kendi karanlık, kasvetli gerçekliklerinin içine çekerler.
Kadın kendini birdenbire zavallı hissetti, tıpkı on dört yaşındayken ve Mösyö Darbedat’nın, canlı ve hafifçe, “İnsan sana bakınca, ellerini ne yapacağını bilemiyormuşsun sanıyor,” dediği zamanki gibi.
Bir an hayatımı yargılamaya kalktım. Kendi kendime “güzel bir hayattı” demek isterdim. Ama bir yargıya varamıyordu insan, bu bir taslaktı.
Bu güneşli sokaklarda, bu insanların arasında, insan sanki büyük bir aile kalabalığı içindeymiş gibi, kendini güvende hissediyordu.
Eğer farklıysan, yalnızlığa mahkum oluyorsun. Yalnız olana acımasız davranıyorlar.
Reklam
“Aşırı hayalperesttim ve bu beni kurtardı.”
Spoiler* “Bu ıstırabın ölüm olmadığı fikri, gittikçe kaybetmeye başladığı bilincine dalga dalga yayıldı. Ölüm böyle acıtmazdı. Bu hayattı; o korkunç boğulma hissi hayatın verdiği bir acıydı... Dipte bir yerde karanlığa gömüldü. Tek bildiği buydu. Koyu karanlığın içindeydi. Ve bunu kavradığı anda kavrayışı sona erdi.”
Sayfa 520Kitabı okudu
“İşte yine, diye geçirdi içinden, bütün bu ölümlü şeyler elimden uçup gittiğine göre, işte yine küçük bir çocukken olduğu gibi güneşin altında duruyorum, hiçbir şey benim değil, herhangi bir beceriden, maharetten yoksunum, henüz öğrendiğim hiçbir şey yok.”