Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

özlem duran

Hakikaten, ne yaparsa yapsın, kimlerle arkadaş olursa olsun, alışamıyordu bu şehirlilere vesselam... Kendisini mütemadiyen yabancı ve ayrı buluyordu. Onların işlerine akıl erdiremiyordu. Mesela, en sevdiği arkadaşları bile onu bazen şaka olsun diye aldatırlar, hiç lüzumu yokken yalan söylerlerdi. Yusuf evvela içerleyecek oldu; fakat bunun herkes tarafından yapıldığını ve çok tabii bir şey olduğunu görünce kızmaktan vazgeçti, fakat hayreti hâlâ geçmemişti: Niçin durup dururken yalan söylemek ihtiyacını duyuyorlardı?
Reklam
"İnsan doğanın bir parçası. Beyni de öyle. Dolayısıyla insan beyninin ürünleri de doğanın bir parçası. Toprağa karışlayan plastikten doğanın dengesini bozacak kadar şiddetli hidrojen bombasına kadar, her şey doğal. Kimse insanın doğaya zarar verdiğini bana anlatmasın. Çünkü bu imkânsız. Çünkü doğaya zarar veren doğanın kendisidir. Düzeneği
"Şu apartmanı görüyor musun?" "Hangisini?" "Şu karşıdaki marketin olduğu apartman. Adamın biri üçüncü kattaki pencereden on dakikadır buraya bakıyor. Bence polisi arayacak." Şüphesini Hakan'la paylaşan Afgan, gecenin zifirinde parlayan san pencere ışığında siluetini sergileyen kişiyi yattığı yerden izliyor ve sağ elindeki sigarayı çekiştiriyordu. Hakan sordu: "Ne diyecek polise Afgan kafasının altındaki sol elini yumruk yapıp ensesine kaydırırken sağ elindeki sigarayı yakınlarındaki çınara doğru fırlattı. "Evimin karşısındaki parkta dört tane adam yatıyor. Yakınlarda bir devriye varsa gelip kontrol etsin, diyecek." "Peki polis ne diyecek?" "Onu bilmiyorum ama gerçekten de burada ne yaptığımızı sorsa, alacağı yanıt karşısında polisin şaşıracağını biliyorum." Hakan başının altına koyduğu torbayı elleriyle düzeltip güldü ve konuştu: "Memur bey, biz ne yaptığımızı bilmiyoruz. Her şey çok iyi gidiyordu ama sonra birden kendimizi sokakta bulduk Yani yıllardır evlerde yaşadık ama ancak bu kadar dayanabildik. Şimdi buradayız. Hepimizin de gideceği yerler var ama zaten biz o yerlerden geliyoruz. Dolayısıyla geldiğimiz yerle gideceğimiz yer arasında sıkıştık."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Biliyor musun Barbaros, bazen ne düşünüyorum? Yaşamaya büyük bir yeteneğim olduğunu düşünüyorum. Yani nasıl yaşanması gerektiğini çok iyi biliyorum. İyi hayat nasıl geçirilir, çok iyi biliyorum. Ama ilgimi çekmiyor. Yani yaşamaya büyük bir yeteneğim var ama ilgimi çekmiyor."
"İnsanın kendisine çektirdiği acıya azap denir. Teknik adı vicdan azabıdır. Bugüne kadar binlerce hayalet hikâyesi duymuşsunuzdur. İşte bunların başlangıcı da bu vicdan azabıdır. Dünya üzerinde hayalet gördüğünü iddia eden ilk insan, yaşarken canını yaktığı dostunu öldükten sonra o kadar çok düşünmüş ve kendine o kadar çok kızmıştır ki, yıllardır tanıdığı bir yüzü, bedeni evinin odalarında uçuşurken görmeye başlamıştır. Sonra hu olayın üstüne binlerce yıl binmiş ve insanlar her yerde hayaletler görmeye başlamıştır. Oysa hayalet dediğin şey, yaşarken kazık attığın insanlar öldükten sonra duyduğun vicdan azabının sana oynadığı bir tiyatrodur. Vicdan azabı öyle bir hikâyedir ki, aynı hayaletler gibi adamı korkudan öldürür."
Reklam
"Beni terk edenlerin hepsi kapı oldu. Çünkü sırtlarını bile görmeye vaktim olmadı. Kapıyı çekip çıktılar ve ben daha ne olduğunu anlayamadan kapıya dönüştüler."
Gelecekten bir şey beklemeyenler, mutluluklarını geçmişte yaratırlar.
Şimdiki zamana mahkûm olmuş insanlar. Hareket edemeyen o domino taşı gibi felç geçirmiş insanlar. Geçmiş, anılarla zihnimde, gelecekse tahminlerimle zihnimde. Hepsi acı dolu. Hepsinde kırılan hayaller var. Her saniye içimde hissettiğim geçmiş, şimdiki zaman ve gelecekle dolu aklımla donup kaldığımı görüyorum. Nefes alıp veren bir heykele dönüştüğümü görüyorum. Bütün heykeller gibi ben de sadece zaman içinde hareket ediyorum. Yani yaşlanıyorum. Elimden başka bir şey gelmiyor. Tabii her anın içinde üç zamanı da yaşayarak yaşlanıyorum ve bu beni delirtiyor. İnsanın üç zamanlı bir canlı olmasından nefret ediyorum. Aynı anda geri, park ve ileriye takılmış otomatik vitesli bir arabanın motoru ne gürültü çıkarabilirse, bin katını ben her saniye aklımda duyuyorum."
'Okşayan elleri ısıranlar, tekmeleyen ayakları öperler.'
"İnsanın maymundan geldiğinin kanıtı maymuna dönüşüyor olmasıdır. Yani insanın atası da, torunu da maymundur!"
Reklam
Bazen anlamamak, bazen de anlatamamak gerekir.
Her şey sıfırın altında başlar. Kar maskeleri geçirildikçe başların etrafına, gerçek yüzler ortaya çıkar. İnsan, saklanınca kendisi olur. Kalın kumaşlara gömülünce çıplak kalır. Her şey sıfırın altında biter. Hayaller de, gerçekler kadar buz tozuna dönüşünce.
Sayfa 249Kitabı okudu
Ruh, bir insan icadıdır. Bedeni yaralandığı gün, varlığının bir parçası olan ancak asla zarar görmeyen bir şey hayal etmiş, adını da ruh koymuştur. “Bedenimi parçalayabilir ama ruhuma dokunamazsınız!” demenin keyfini yaşamak için kendisine hayali bir sığınak inşa etmiştir. Sonrasındaysa bütün dinler, “Bedeniniz yoksulluk, hastalık, açlık ve savaşlarla acı çekebilir ancak biliniz ki ruhunuz cennete gidecektir” diyerek insan ve oğlunu körleştirmiştir. Sonuçta ruh, eti acıyanların hayali arkadaşıdır.
Sayfa 222Kitabı okudu
Önümde sekiz yıl vardı. Devrilince sonsuzlukmuş gibi duran sekiz koca yıl. Sonsuzluk simgesinin anlamını çözeceğim kadar uzun. ∞’ nin anlamını! Soldakinin sonsuz hayat dairesi, sağdakininse sonsuz ölüm dairesi olduğunu kanıtlayacak kadar uzun. Dairelerin kesiştiği noktadaysa ölümlü hayat ya da hayatlı ölümün, yani zamanın doğduğu evrenin olduğunu kendime anlatabilecek kadar uzun bir sekiz yıl...
Sayfa 217Kitabı okudu
Önemli olan defterin üzerinde yazan iki kelime: Ecce Homo! Daha önce duydun mu?” “Hayır.” “Peki, Friedrich Wilhelm Nietzsche diye birini duydun mu?” “Evet, Tanrı’nın cesedini gören tek insan.”
Sayfa 148Kitabı okudu
132 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.