Şehvetli bakışları, gevşek dilleri ve gayriahlaki yaşamlarıyla, olabilecek en dünyevi din adamları oradaydı; hiçbiri liyakat sahibi değildi fakat hepsi rezilce öyleymiş taklidi yapıyorlardı.
Zira hayattaki tecrübelerimden, benimle başkaları arasında nasıl korkunç bir uçurum olduğunu fark ettim ve mümkün mertebe susmam, fikirlerimi kendime saklamam gerektiğini anladım.
Hiçbir deneyimin boşa olmadığını sonunda anlamaya başlıyordum. Başımıza gelen her şeyin bir sebebi vardı, biz onun görünür önemini fark etsek de edemesek de bu böyleydi. Hayatımızdaki her şey en nihayetinde bizi bir yere sürüklüyordu.