NEDEN insan helalini, yanındaki eşini, kendi seçmiş olduğu hayat arkadaşını, yarım bırakır eksik bırakır ki ilk başlarda kalp ritmini hızlandırırken şimdi neden durması için elinden geleni yapıyor. Yazık değil mi? hayallerini mahvediyorlar veya neden ona bakmayı bırakır da yabancı gibi davranır elin karısına kızına gelince dört dörtlük insan
Sen olmayınca farklı işte ne bileyim. Mesela sen günaydın yazmayınca sanki sabah tam olmamış gibi. Sen nasılsın demesen iyi olmayacağım gibi ... Sen ne yapıyorsun demesen sanki tüm gün hiç bir şey yapmaksızın oturacağım. Sen ne yedin demesen aklıma bile gelmiyor yemek yemek mesela. Sırf sen sesimi seviyorsun diye dikkat ediyorum kendime mesala üşütürsem sesim değişir belki bilinmeyen bir numara arar sesimi öyle duyar diye .. mesela kitapları okumuyorum artık asla bitirmiyorum yarım bırakıyorum tıpkı sen beni yarım bırakmışsın gibi. Yazıyorum işte bir de böyle sanki okuyacakmışsın gibi ... ~Papatya...
Reklam
Şiir kadına ithafen yazılır , Papatya gibi … Papatya nasıl narinse , kadında öyledir. Kadın ağladığında papatya yapraklarını döker . İkisi de ikiz kardeş gibi birbirlerine bağlıdır . İkiside güzeldir mesela, Güneşle ay gibi birbirini tamamlamasını bilirler. Bazen ikiside solgun görünür dünyada ki insanlarla uğraşmaktan… Ama onları sulayan olursa gözlerinin içi güler ve sulayan kişiyi asla bırakmazlar. Birisi güzel kokusunu saçar sulayana diğeri kalbini açar onu büyüten insanına . İkiside mutlu olarak değer bilenlerin yanında ölmek isterler . Tabi onları anlayanın yanında…
251 syf.
9/10 puan verdi
Çok gerginim şu anda ama unutmaya çalışıyorum uzun uzadıya yazdığım incelemem elektrik kesintisi sonucu ne yazık ki uzayın derin boşluğuna uçtu... Bu sinirle nasıl yazabildiysem yazdım artık :( Kitabın girişinde şöyle bir cümle karşılıyor bizi; Yazılar, Yeni Şafak gazetesinde yirmi yıllık bir süre içinde yayımlandı. Okurların bu hususu gözden uzak tutmamalarını rica ediyorum. Yaklaşık yirmi yıl önce yazılan bu yazıların günümüzde bu kadar iyi bir tespit oluşturuyor olması beni çok şaşırttı açıkçası... Mustafa Kutlu hikayelerini okumak kadar deneme yazılarını da okumak bana keyif veriyor. Günümüzün tespitlerini 20 yıl öncesine bu denli güzel bir şekilde kaleme alması beni çok tatmin etti. Kutlu'yu okumak bana iyi geliyor, bir kalbim olduğunu hatırlatıyor, unutturmuyor , sevin diyor, merhamet edin, Reçete yazıyor bize öyle bildiğiniz reçeteler arveles ya da parol gibi değil :), mesela taze ot kokusunu içinize çekin, ıhlamur,papatya toplayın kurutun sonra da kışın çay yapıp pencere kenarında oturup için diyor, her nefeste Allah deyin diyor. Kitabın sonlarına doğru biraz yoruldum okurken belki de ilk sayfalarda duygu yoğunluğunu biraz fazla kullanıp sonlara doğru yüzeysel bir şekilde devam ettiği içindir de bilemiyorum. Yine de beni çok fazla tatmin etti. :) Bir kaç yazısı ise bende çok güzel izler bıraktı; Elveda Zamanı, Kar Yazısı , Reçete, Niçin Eski Ramazanlar? kitabı okurken bence bu yazılara ayrı bir göz atın. :) Son olarak da Dışarıda hava nasıl olursa olsun, yeter ki havanız iyi olsun. (syf:195) Hepinize keyifli ve muhabbetli okumalar :) Teşekkürler Mustafa KUTLU
Dem Bu Demdir
Dem Bu DemdirMustafa Kutlu · Dergah Yayınları · 2014766 okunma
Küçük şeyler....
"Küçük şeylerle mutlu olmayı öğrettiler bize. Ne her gördüğümüzü isterdik, Ne de her istediğimiz olurdu. Ama öyle bunalımlara girip çıkmazdık. Ertesi gün unuturduk. Bir giydiğini bir daha giymemek, Önüne konan yemeği beğenmemek ne haddimize. Bunları sorgulayacak kadar zengin değildik. Hani bir kıyafetin miras gibi büyükten küçük kardeşe kaldığı o günlerden bahsediyorum. Sökülenin atılmayıp dikildiği, Yıprananların yamalarla saklandığı günler. İşte bu yüzden her anne iyi bir terzi ve her baba da yenilerini alamadığı için biraz buruk olurdu. Ama modayı yine de yakından takip ederdik biz. Mesela; ipten kemerlerimiz, çoraplardan eldivenlerimiz vardı. Her bahar papatya toplamak ve çimlerde yuvarlanmak gibi sıradan eğlenceler de edinmiştik kendimize. Üstelik pantolonumuzda beliren çimen lekesi için annemizden yiyeceğimiz azara bile hiç aldırış etmeden. Ama yine de iyi çocuklardık biz. Ağlayan küçüğümüzü susturmasını da, pazardan gelen büyüklerimizin yüklerini taşımasını da, beraber gülüp, beraber ağlamasını da iyi bilirdik. İstediğimiz bir şeyin olması için sabretmeyi de o yokluk günlerinde öğrendik. İşte bu yüzden ekmek ve emek bizin için nimettendir. Kaybetmemek için sıkı sarılırız, ekmeğimize de sevdiklerimize de."
Aşk vardı bir zamanlar, sisli bulutların çökmediği zamanlar dilimlerinin gizliliği içinde. Hiç kimse kötü değildi ve tüm iyilikler bir kuyudan beslenirdi. Yine kuşlar öterdi. Yine sular çağlardı. Yine yıldızlar güzeldi. Yinelenirdi her şey sana dair, ondan ötürü… Papatya falları hep seviyorum çıkardı. Yoncalar dört yapraklıydı. Kızılcık şerbeti yoktu mesela, makbulü üzümdü. Sahi üzüm gibi gözleri vardı kadınların, buğulanmış bakan… Yağmur kokulu sabahlar ışıldardı saçlarına vurunca, o denli güzeldi. Şimdilerde yuvasız kuşlar gibiyiz ve herkes birilerinden ayrı ve herkes birilerinin peşi sıra gitmekte. Hiç kimse bu oyunun neresinde olduğundan bihaber gezinmekte. Nereye dönmüş olsak yönümüzü bir belirsizlik ve hissizlik. Güzel insanlardık bir zamanlar, güzel severdik sevilirdik. Yoksa çok severken, sevgilerimi tükettik ve bunu hiç fark edemedik... İnsanlık büyüyor kendini küçülten yanlarıyla.!
Reklam
126 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.