Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“varoluş yeni baştan düzenlenebilir.” Bu düşünceyi kapıdan dışarı mı fırlatsın, başköşeye mi oturtsun bilemiyordu.
Sayfa 57 - ayrıntı yayınlarıKitabı okuyor
“Sormak gereğini duyuyorsanız, hiçbir zaman anlamayacaksınız demektir.”
Sayfa 364
Reklam
Ama yolun sarsıntıları arasında ne kadar görmezden gelirsek gelelim, bizi bekleyen ölüm hep oradadır. Perdelerin hemen ardındadır. Daha doğrusu, çorabımızın içindedir. Bir türlü temizleyemediğimiz bir kire benzer. Eğer insan dindarsa, dipsiz kuyuya yuvarlanışını bir mantığa oturtur. Eğer insanın mizah anlayışı varsa (bu konuda iyi bir mizah anlayışı, şimdiye kadar bulunmuş dinlerin hepsinden daha yararlıdır), insan espriyle, alaycılıkla onu en aza indirebilir. Ama hayalet yine de orada durur. Gece gündüz, her gün, her yaptığımızı elindeki tebeşirle gri bir renge boyar. Yaptığımız şeylerin pek çoğunu, bilinçaltımızda, dolaylı olarak, ölüm düşüncesinden kurtulmak için yaparız. Belki de kendimizi, yaptıklarımızla çok değerli, çok vazgeçilmez kılmayı, ölümün bizi almakta tereddüt etmesini sağlamayı amaçlarız. O kılıç kafamıza düşse bile, şanslı olup hálá hayatta kalanların anılarında yaşayabilmeyi garanti etmek isteriz.
Sayfa 316
"Geceleri karanlıkta biz kendimiz de gölge oluruz."
Ölüler tekrar neden hayata dönemiyor, bilmiyorum. Belki ölüm o kadar harikulade bir şey ki, bizim anlamadığımız o iyi nitelikleri nedeniyle onu hayata, sevdiklerine tercih ediyorlar.
Sayfa 252
“İnsan soluk almaya devam ederken bile ölüm onun hayatını yine de mahvedebiliyor.”
Sayfa 252
Reklam
Ölüme giden şey aslında yaşlanmak değildir. Yaşlanmanın sonunda ölüm geldiğine inanmak götürür bizi ölüme.
Sayfa 209
“Normallik uğruna yaşlanmak çok pahalı bir bedel.”
Sayfa 208
“Benim dediğim, insanları sınırlayan tanrılar değildir. İnsanları sınırlayan, insanlardır.” Kudra sordu: “Bizler de ölümsüzlüğe tanrılar kadar layık mıyız?” “Ölümsüzlüğü hak etmeyişiniz, ruhen ve kalben zayıf olduğunuzdan.” “Ama bunu değiştirebiliriz, değil mi?” Kudra’nın sesi umutluydu. “Zihinlerimizi geliştirebilir, ruhlarımızı zenginleştirebiliriz, öyle olunca da ölüm yerine hayatı seçebiliriz.”
Sayfa 193
Aşkın en yüce işlevi, sevilen insanı özgün ve yeri doldurulamaz biri yapmasıdır. Aşkla mantığın farkı da şudur: Aşkın gözünde bir kurbağa pekala bir kurbağa olabilir. Oysa mantıkçının analizinde, aşığın önce o kurbağanın prens olduğunu kanıtlaması gerekir, ki bu girişim nice tutkunun parıltısını köreltmeye yeter.
Sayfa 173
Reklam
Ben selamet istemiyorum. Ben hayat istiyorum. Hayatın da tümünü istiyorum. Sefaletini de harikuladeliğini de. Eğer tanrılar zevkten vergi istiyorsa öderim. Ama vergilerini her seferinde itiraz ederim, karşı çıkarım. Hiç değilse bu zengin, yuvarlak gezegende, önüme serdikleri şöleni tatmış olurum, dişsiz bir tavşan gibi ondan kaçmamış olurum. En güzel şeylerin, bu dünyaya sırf bizi denemek için, büyük ödülü almamızı daha zorlaştırmak için getirildiğine inanmıyorum. Boşluğun güvenliğini de istemiyorum hayatı bu kılığa sokmak insanlara da tanrılara da yakışmaz.
Sayfa 132Kitabı okudu
İçinde esen garip bir rüzgarın varlığını hissediyordu.O rüzgar götürüyordu onu uzaklara.
"Ağır işler, gençliğin pembe tenini yok ediyor, insanın içini kurutan o tuzlu suyun içeri sızmasına izin veriyor."
Haritasız ve rehbersiz yolculuk yapan gezginler için her beklenmedik plan değişimi bir sevinç dalgası getirir. Bu sevinç parayla satın alınabilecek bir orospu olmadığı gibi, kur yaparak elde edebilecek komşu kızına da benzemez.
Belki deli olabilirim, dedi kendi kendine. Ama bu dünyanın bokunu öteki dünyanın kevserlerine bin kere tercih ederim.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.