"Tanrım? Benim içim kötü. Ve bu benim hatam değil. Benim hatam olmadığını biliyorsun. Bunun bir kısmının sorumluluğunu üstlenirim ama sen de seninle ilgili kısmını üstleneceksin. Beni kimse kurtarmadı. Kimse umursamadı. Kimse yardımıma koşmadı." Boğazıma takılan ve bastırmaya çalışırken acı veren hüznü hissedince yutkundum. Aslında bu uzun süredir yok etmeye çalıştığım acıydı; zorla bastırdım. "Şimdi sana soruyorum. Bunu uzaklaştırabilir misin? Bu çirkinliği benden çekip alabilir misin?
Ama ne gördüğümü biliyorum. Ne hissettiğimi biliyorum.
Onlar adına sihir diyebilirler.
Ben delilik diyorum.
Ama kesin olan bir şey var.
Burada erdem falan yok.
Hepimizin yüzünü Tanrı yarattıysa benimkini yaratırken kahkahalarla gülmüş müdür?
Yürüyemeyen bacaklar; göremeyen gözler yaratır mı?
Başımdaki saçları serseri bir isyankarlık içinde ayaklanana kadar dalgalandırır mı?
Sağır bir adamı daha da bağımlı yapmak için kulaklarını kapatır mı?
Görünüşüm bir tesadüf mü, yoksa kaderin bir cilvesi mi?
Beni böyle O yarattığına göre, nefret ettiğim şeyler için O'nu suçlamam uygun düşer mi?
Her aynaya baktığımda daha da kötüleşen kusurlar için,
İçimde fark ettiğim kötülük için, tiksinti ve korku için,
Bizi anlayamadığım bir neden yüzünden, kendi zevki için mi şekillendirir?
Hepimizin yüzünü Tanrı yarattıysa benimkini yaratırken kahkahalarla gülmüş müdür?