Bir Ruh Macerası'nın bir 100 sayfasını tek seferde okudum. Sonra bıraktım araya zaman girdi bayağı. Persepolis çizgi romanını okuduktan sonra tekrardan elime aldım ve okudum. İkisi de çok farklılar ancak bir o kadar da birbirine benziyorlar. Olaylar farklı gelişse de çıkarılan dersler aynı. En dibe batsan da hayattasın, nefes alıyorsun ve ilerliyorsun. Geçmişte çok pişman olduğun bir şey için bile şimdi "İyi ki öyle olmuş" diyebiliyor insan. İnişleri ve çıkışları olan uzun bir yoldayız. Attığımız her adımın kıymetini bilmeliyiz, çünkü geriye adım atamayız. İki kitabı da öneririm. Üst üste okunabilirler. Dini iki farklı yönden ele alıyorlar o konuda bu iki kitaptaki karakterler zıt. Bu da size farklı bakış açıları kazandıracaktır. İki karakterin de ailesi dini açıdan daha özgürlükçü diyebileceğimiz düşünce yapısındalar. Ayşe Şasa'nın etrafında daima insanlar varken bile çektiği yalnızlığı dinle gidermesi, Satrapi'nin sürekli insanlara kendini kabul ettirme çabası ile sürekli yalnızlığını gidermeye çalışması gibi durumlar aslında ortak bir noktayı işaret ediyor. Yalnızlık. Kimi zaman en beklemediğin anda hissedersin onu. Ancak yalnızlık yabancı bir kavram değildir. Doğarken de ölürken de yalnızız. Kimi zaman kalabalıklar içinde yalnızız. Ancak dediğim gibi, inişleri ve çıkışları olan uzun bir yol bu. Oyuncak arabayı ne kadar geriye çekersen o kadar fazla ileri gider.