Hakan Balcı

Gene İslam dininin şu hep pesimist Hristiyanlığın aksine, cinselliği özünde kötü bir şey olarak görmemesi ve bunun sonucunda bakireliği bir ibadet olarak değerlendirmemesi de belki neden neredeyse hiç kadın evliyamızın olmadığını açıklayabilir.
Sayfa 155Kitabı okudu
Reklam
Paranın yaygınlaşmasının dikte ettiği bu onur kumarında başarılı olan zenginler hemen çizgiyi çekmeliydi. Kendi kızları ve kadınları bir meta olarak alınıp satılmazdı. Peki ama bunu tüm dünyaya nasıl ilan edeceklerdi? Onları eve kapatarak, dışarı çıktıklarında da örtünmelerini sağlayarak. Belki bugün bize saçma gelecek ama ilk kez Bronz Çağı'nın sonlarına doğru (MÖ 1200) karşımıza çıkan kadınların bu izolasyonunu, o günün mantığı içinde onları korumak için yapılmış bir şey olarak görmek gerek. Zaten bunun ilk gerçekleştiği Asur'daki yasalara göre, cezalandırılması gereken kafasını açan "iffetli" kadınlar değil, örtünüp "namuslu" gözükme derdine düşen "iffetsiz"ler ve kölelerdi. İlki zaten pek olası bir durum değildi; öyle ya, hangi aklı başında kadın örtüsüz dışarı çıkıp fahişe gibi dolaşmayı göze alırdı ki?
Sayfa 154Kitabı okudu
David Graeber'in bize hatırlattığı gibi, ilkel toplumlar aslında sanıldığı gibi takas yapmıyorlardı. (...) Peki, takas yoksa mallar nasıl el değiştiriyordu? İlk toplumları oluşturan bireylerin arasında değiş tokuş borçlanma üzerinden yapılıyordu. Yani aralarında bir kredi sistemi vardı ve takas sadece tanımadıkları, toplum dışı insanlarla yapılan bir şeydi. Sırayla yemek ısmarlamak gibi bir kültürden bahsediyoruz kısacası ya da "Sen benim sırtımı kaşı, ben de senin sırtını kaşıyayım." tarzı bir karşılılıktan.
Sayfa 152Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kadın ile erkek arasındaki eşit ilişkiyi bozacak gelişme yaklaşık on-on iki bin yıl önce tarıma geçilmesi olacak. İşin ironik yanı, kendilerini dezavantajlı bir konuma sokacak bu süreci başlatan bizzat kadınların kendisiydi; Elise Boulding'e göre, bitkiler üzerindeki deneyimleri sayesinde tek taneli buğdayı ehlileştiren onlardı.
Sayfa 149Kitabı okudu
1940'ların başında Makah Kızılderilileri'ni gözlemleyen Elizabeth Colson'a göre, dedikodunun amacı, bunlardan sapanları eleştirerek ve ayıplayarak üzerinde uzlaşılmış değer yargılarını sağlamlaştırmak. Nasıl "hafifmeşrep" davranan bir kadını eleştirirken aslında amaç namus kavramını tahkim etmekse ya da nasıl ideolojik grupların "satılmış" ya da "dönek" gibi kötülemeler aslında grubun diğer üyelerinin Ortodoks görüşlere sadık kalması için verilen bir gözdağıysa burada da dedikodu ve yaftalama normun ne olduğunu kurup üyelerine bildirmeye yarıyor aslında
Sayfa 106Kitabı okudu
Reklam
Reklam
93 öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.