Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Dostoyevski İnsanı

Duygular andır, gelir geçer. İnsansak eğer, bir duygudan bir duyguya geçeriz. Her birinde sonsuza kadar kalacağımızı sanırız.
Sayfa 281
Reklam
Duygular andır, geçer. Duyguları yaşarken sanıyoruz ki budur işte her şey. Hayat, ölüm, varlık, anlam hepsi bu andır, bu anın içindedir. Ama geçiyor. Duygu dediğimiz şey, benliğimizin bir yerlerinde belirip kaybolan bir şeyler işte. Geliyor, geçiyor, ama çok ağrı yapıyor.
Sayfa 280
Ölümün bir an değil, bir süreç olduğunu düşündüm. Ömür bir dalgaydı, uzaklardan gelip sonunda kıyıya vuran. Ölüm bir süreçti, dalganın anbean kıyıdan çekildiği.
Sayfa 252

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Günah da her şey gibi unutulabilen bir şeydi. Ayrıca zaman vicdanın ağrı kesicisiydi. Zaman ağrıyı acayip hafifletiyordu. Sonra bir an geliyor, insan, sona eren migren krizinin ardından pırıl pırıl uyanır gibi, yükünden tümüyle kurtuluyordu.
Sayfa 235
Yarın dediğimiz şey ısrarla yüründüğünde illaki varılacak ferah bir düzlük değilmiş. Yaşamak, ağzında tuttuğu kendi kuyruğunun peşinde koşan bir köpek olmakmış. Zaten dünya da yuvarlakmış, başladığı yere dönmek eşyanın tabiatıymış.
Sayfa 186
Reklam
Yaşamak bir denge meselesidir. Birine aşırı bağlanmak dengesizliktir.
Sayfa 185
Bütün camları açtım. Serin hava bir anlığına içimi tazeledi. Bir anlığına. Umut bu işte. Sadece bir an. Taze havanın yüzümüze çarptığı o kısacık an. Böylece yaşamaya devam ederiz ancak, beklenmedik anlarda yüzümüze taze bir havanın çarpmasıyla.
Sayfa 178
"Beni bırakıp gitmeseydin, belki unuturdum seni," dedim. "Unutabilirsin sanmıştım," dedi. "Ayrılmalıydık Ali. Kendiliğinden bitmeliydi aşkımız. Hani korlar yanıp geçer ya, öyle. Aşkım daha alev alevken, beni öylece bir başıma bırakıp gitmemeliydin." "Yıllarım seni bırakıp gittiğim için pişmanlıkla geçti," dedi.
Sayfa 60
Birini bir zamanlar sevmiş olmak insanın içinde iz bırakıyordu. İnsan o kişiyi artık sevmese bile iz kalan yer acıyordu.
Sayfa 31
Sevginin kesintisiz bir şey olduğuna inanmıyordum. Sevgi doğuyordu. Sonra bir gün ölüyordu. Ölünce hiç doğmamış gibi oluyordu.
Sayfa 18
Reklam
İyi aile çocuğu olunca, yanmadan öğreniyorsunuz ateşten uzak durmayı. Ama hiç değilse bir kere yanmak lazım.
Sayfa 251
Yalnızlık büyüyünce anlam kayboldu. Yalnızlık boşluğa arkadaştı. Herkes kendisiyle dolduruyordu anlamsızlığın yarattığı boşluğu ya da tersi, boşluğun yarattığı anlamsızlığı, her neyse işte.
Sayfa 212
"Ya, bazen hatıralar bozuluyor," dedi. "Sonradan bir şey öğreniyorsunuz mesela, bir daha eskisi gibi düşünmüyorsunuz. Hatta düşman oluyorsunuz hatıranıza."
Sayfa 186
Gün geliyor, insan yaşamak oyununun hiç de kolay olmadığını anlıyor, bir zamanlar mükemmel sandığı işleyişte inanılmaz yanlışlar buluyordu.
Sayfa 174
Hayatın kendisinde bir aksaklık olduğunu seziyordu aslında. İkisi de iyi işleyen, rahat ettiren bir düzen gelip onları bulsun istemişlerdi. Bu büyük rüya gerçekleşmedikçe, sorunlar arttıkça suçu birbirlerinde arar olmuşlardı. Bağlar zayıflıyordu, aşk da bağların en dayanıksızıydı. Zaman geçtikçe hayat hayali bastırıyordu.
Sayfa 167
3.045 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.