Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bu denemelerde arananlar şunlar: Bir olgu ele alındığında -bir insan, kitap, tablo, manzara, hata, sızı- onu en kısa yoldan anlamının bütünlüğüne eriştirmek. Hayatın daima kıyıya vuran dalgalarını geri çekmesiyle birlikte bir enkazın kifayetsiz kalıntıları gibi ayaklarımıza attığı her türlü malzemeyi öyle bir düzene sokup yerleştirmek ki güneş üzerlerinde sayısız yansımalar yaratsın.
Sayfa 9 - Okur..Kitabı okudu
Nefret, değerlerin yok olmasına yol açan bir duygulanımdır. Bir şeyden nefret ettiğimizde o şeyle ruhumuz arasında geçici bile olsa kaynaşmayı önleyen çelikten bir yay yerleştiririz. Bizim için o şeyin var olan tek kısmı nefret yayımızın dokunduğu noktasıdır; geriye kalan her şey ya bizlerce bilinmez ya da zaman içinde unutularak bize yabancı kalır.
Sayfa 10 - Okur..Kitabı okudu
Reklam
Sevmek dediğimiz şey bize vazgeçilmez gelir. O an için bize vazgeçilmez gelen sevilendir. Vazgeçilmez! Yani onsuz yaşayamayız, bizim var olup da sevilenin olmadığı hayatı kabullenmeyiz, onu kendimizin bir parçası kabul ederiz.
Muhakememizi daima açık, her an gerekli olan düzeltme ve iyileştirmelere hazır tutmaktansa, özgür irademizi katı bir ahlakî tutuma temelli teslim etmeye daha bir can atıyoruz. Hayatımızı yerkürenin muazzam kısımlarını yok ederek kolaylaştırmak için ahlaki buyruğu bir silah olarak kabul ettiğimiz söylenebilir.
"Müsamaha, erdemleri yoksul halklarda enderdir." Jose de Campos
Çok güzel.
Bizler birer kahramanız; daima bizlere uzak şeyler adına mücadele ederiz ve yolumuz üzerindeki hoş kokulu menekşeleri ezer geçeriz.
Reklam
Felsefeyi sevginin genel bilimi olarak kabul ediyorum; entelektüel dünyada her şeyi kuşatan bir bağ kurma yönünde en büyük dürtüyü temsil etmekte. Öyle ki felsefede anlamak ve yalnızca bilmek arasında bir nebze fark tezahür eder. Anlamadığımız ne çok şey biliriz!
Keşke insanoğlu daima bilim ve adalet, sanat ve din gibi şimdiye kadar keşfedilmiş üstün değerlerle kısıtlı kalmasa. Vakti gelince hazzın da bir Newton'u, hırsın da bir Kant'ı doğacak.
Ruhumuzun etrafına hastalık bulaşmış durumda, bataklıkların pis kokusu üzerinde uçan kuşlar misali geçmiş, belleğimize düşüp ölüyor.
Mükemmel bir sessizliğin hüküm sürdüğü yerler var -ki bu hiçbir zaman mutlak sessizlik değildir-; etraftaki şeyler tamamıyla sustuğunda, bıraktıkları gürültü boşluğu bir şey tarafından doldurulmaya ihtiyaç duyar. İşte o zaman kalbimizin küt küt çarpışını, damarlarımızdaki kanın atışını, ciğerlerimize hücum eden ve sonra güçbela kaçan havanın fevaranını duyarız.
Sayfa 29 - Ön DüşünceKitabı okudu
Reklam
63 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.