Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Allah’ım bana renkleri ver, tonları ve gölgeleri. Gölgelere gizlenmiş anlamı ver. Bir renk, içinde bu kadar sır barındırırken, bir gözün tek renkten ibaret olduğunu söylemek mümkün mü Allah’ım?
Sayfa 35 - Şule Yayınları, Mart 2024Kitabı okuyor
" Bırak, gülsünler. Bunlar insanların acılarıyla eğlenen yaratıklar. Bana gülmelerinden daha normal ne olabilir?"
Reklam
Akşama doğru Türkan Şoray gazetecilerin kulağına bir şeyler fısıldadı. Kendisini Yavuz Turgul diye tanıtan genç bir gazeteci (Ses adına röportaj yapan) bana yaklaşarak şunları söyledi: "Türkan Hanım'ın sizden bir ricası var. Sizi evine davet ediyor. Eğer kabul ederseniz, yazarlık üzerine bir görüşme yapacaksınız. Kendisine roman yazma tekniği üzerine bilgiler veriyor olacaksınız. Biz de bu görüşmenin röportajını yapacağız." Önce sorunu anlayamadım. Ayıp değil ya, ben o zamana kadar gazetelerde çıkan bu tür yazıların hep gerçekleri yansıttığını sanıyordum. Böyle yakıştırıp uydurulmuş sahnelerden derlendiğini bilmiyordum.
Sayfa 253
SEBİR DAĞI İLE İLGİLİ BİR RİVAYET
"Nakledilmiş ki: Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Mekke'den hicret ettiği ve küffarlar takibe çıktıkları vakit, Sebîr namındaki dağa çıktılar. Sebîr dedi ki: Ya Resûlallah, benden ininiz! Korkarım, benim üstümde sizi vururlarsa, Allah beni tâzib (azap) eder. Onun için korkarım." Cebel-i Hıra çağırdı: Ya Resülallahi ileyye
Sayfa 329 - Süleymaniye vakfıKitabı okudu
İbni Arabi'nin kabrinin keşfi ile ilgili o meşhur menkıbe : 1516 yazında Mercidabık savaşında Memlükleri mağlup ederek Biladüşşam bölgesindeki Osmanlı fütuhatını başlatan Yavuz Sultan Selim Mısır'a doğru yoluna devam ederken Şama uğramış. Muhittin İbni arabi'ye Nispet edilen bir kitapta gördüğü " Sin şina girince mim ortaya çıkar " ibaresini şeyhin mezarının bulunacağına işaret sayan Yavuz bölgedeki kabristiyanları ziyaret etmeye başlamış. Derken bir gece rüyasında İbni Arabiyi görmüş. Şeyh Muhyiddin ona "Ya Selim! senin gelmeni bekliyordum, nihayet geldin Mısır'ın fethini sana müjdeliyorum. Sabahleyin siyah bir ata bin o at seni bana getirecek. Kabrini bulduğunda üzerime bir camiyi ve İmaret inşa ettir."demiş. Yavuz sabah olur olmaz siyah bir ata binmiş. Kasyunun eteklerine doğru yürüyen at, Salihiyeye gelince ısrarla bir çöplüğü eşelemeye başlamış. Sultan'ın emriyle çöplük kazılınca "bu Muhyiddin'in kabiridir" yazılı bir taş bulunmuş. Etraf temizlenmiş mezar ortaya çıkarılmış. Kabrin üzerine bir cami ve İmaret yapılmasını emreden Yavuz Mısır seferinden dönüşte 1518'in şubatında kılınan Cuma namazıyla caminin açılışını bizzat gerçekleştirmiş.
Hızır
Biri varmış, biri yokmuş... Bir Padişah varmış. Bu Padişah bir gün tellallar bağırttırmış: "Kim bana Hızır’ı bulup getirirse ona ne isterse vereceğim," diye. Hızır’ı kim bulabilir? Hiç kimseden ses çıkmamış. Bir fakir adam varmış. Bir sürü oğlu uşağı varmış bunun. Karısına demiş ki: "Karı, nasıl olsa hepimiz nerdeyse açlıktan
Reklam
Tutmaz kanâ'at ehli müsellem gedâlıgın Kalb-i selîmin olmayıcak şeh Selîm isen "Nâilî-i Kadim (Yavuz Sultan Selim dahi olsan, kalbin selim olmadıktan sonra kanaat eden kalpler saba layıkıyla kulluk etmezler.)
ÇOCUKKEN HER ŞEY ÇOK KOLAYDIR. Ders kitaplarını okur, öğretmenin anlattığı Mustafa Kemal'i hayran hayran dinler, sınıfları geçersiniz... Ama bir de sonrası var bunun: büyüyüp kitaplar devirdikçe, okulda öğretilenlerin gerçekle ilgisinin bulunmadığını fark edersiniz... Tökezlersiniz. Tereddüde düşersiniz. Doğrusunu öğrenmek için başka kitaplara yönelirsiniz. Okudukça öfkelenir, öfkelendikçe okursunuz... Bana işte böyle oldu: Öfkelendim, kızdım, küstüm; ama okumaktan, araştırmaktan hiç vazgeçmedim. Yıllar yılı, "Bizi neden kandırdılar?" sorusuna cevap arayıp durdum.
Sayfa 9 - Nesil YayınlarıKitabı okudu
•Yavuz Sultan Selim•
Hasan Can’a sorar koca Sultan: —Hasan Can, bu ne haldir? —Cenab-ı Hakk ile beraber olma vaktidür Sultanım! Son nefeslerini vermekte olan Sultan bu cevaptan alınır, gücenir. Son kılıcını diliyle sallar: —Hangi eksiğimizi gördün de böyle söylersin Hasan Can? Sen bizi şimdiye kadar kiminle bilirdin ki?
Sayfa 85
Anamız birdir, aynı memeden emmişiz dostlar. Kan kardeşiz, sizlere kanım kaynıyor. Sizlerle beraber herk ettik toprağı, Beraber yattık hapiste , beraber teskere aldık Ve maniler yaktık hasret için; Gülemediysek de boş verdik beraber... Halay mı çekmedik kol kola, Horon mu tepmedik diz dize, Çepken mi vermedik rüzgara? Koyun koyuna yattık toprak duvarlarda Sıtmayla, sığırla, davarlarla... Daha da yatarız dostlarım daha da... Gün gelirse eğer Halay çeker, türkü söyler gibi yanyana Mavzer mavzere verip de Düşmana kurşun da atarız. Sizlere kanım kaynıyor, yabancı değilsiniz bana...
Reklam
Osmanlı'da "Kardeş ve evlat katli"
Fatih Sultan Mehmed Han, devletin daha evvel içine düştüğü birtakım tehlike ve hataları değerlendirip «Fâtih Kânunnâmeleri» denilen ka- nunnâmeleri hazırladı. Lakin sanılmamalıdır ki bunlar, onun veya o devirdeki ricâlin şahsî düşüncelerini aksettirir. Asla!.. Devlet idaresine dair pek çok kâide ihtiva eden bu kanunnâmelerde günümüze kadar
Sayfa 124 - Erkam yayınlarıKitabı okuyor
İnsanların yaşamı,karanlıklarından çıkıp bir süre bir mum ışığı çevresinde toplandıktan sonra, herkesin kendi karanlığına dönüp yok olmasından ibarettir.
Sayfa 94
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.