Çevredeki devasa fabrikalara, demiryolunun o milim şaşmayan düzgünlüğüne, çeliğin parıltısına, elektrik enerjisini kendine ram edişine bakarak böbürlenmeye yeltenen insanın gözü yukarıya kayıp da milyarlarca yıldızla döşenmiş göğü fark edince içinde yaşadığı bu dünyanın kendi galaksisi içinde bir toz zerresi olduğunu ve ait olduğu galaksinin de galaksiler evreninde bir başka toz zerresinden ibaret bulunduğunu kavrıyor ve böbürlenme hevesini kursağında bırakmak zorunda kalıyor.
... çünkü her yerde, herkes için bir yer vardır, kendini gidecek bir yeri bulunmayacak denli sefil görenler için bile gidecek ya da sığınacak bir yer bulunmaktadır....
Artık o aşkın sözünü etmenin boşluğunu, anlamsızlığını biliyorum... O şimdi yaşıyor olsa bile benden uzakta duracaktı, benden çok uzaklaşmıştı zaten. Kendimi kandırmayı sevmiyorum....
Başlangıçta yalnızca sevilen vardı, sevilen kendini seviyordu, kendi sevgisinden evreni yarattı. Sonra evrene kendini, yani onu sevmeyi esinledi. Başlangıcı düşünürsen, yerli yerine oturur her şey.