“…Öte yandan uygar dünyada hayata tutunabilmek için lazım olan buydu belki. Görmemek ve düşünmemek.
Görmemek neyse de düşünmemek zor işti. Hep bir yarımlık, noksanlık tadı vardı dilimde. Aklımın içine laflar doluyordu ha bire. Eşime, dostuma, mahalle terzisine, geride kalan herkese. Eski ve yeni laflar. Anlamlı ve anlamsızlar. Çoktan söylenmiş ve hiç söylenmemiş olanlar.”