Erhan

Bence asıl şimdi, Peyami Safa'nın bu yazısını yıllar sonra koleksiyonlara bakıp okurken, “şaşmamak elden gelmiyor”. Şaşılacak şey, Peyami Safa'nın o zamanlar Ulus'un birinci sayfa yazarlığına getirilmiş olması değil... Milletvekili adayı gösterilecek olması da değil... CHP'de artık, onun gibi “sağ” çizgide olan - bazı
Sayfa 344Kitabı okudu
Reklam
Şu gerçek, zamanla daha iyi görülüyor: Sermayeyi dünkü gibi “milli”leştirmek, “Türk”leştirmek, “Müslüman”laştırmak... Veya bugünkü küreselleşme koşulları içinde 'entemasyonal "leştirmek... Bunların hiçbiri, bir ülkenin ekonomisini sağlıklı hale getirebilecek “belirleyici etken” olamıyor. Bir üIkenin ekonomisi ancak; o ülke, başta siyaset olmak üzere tüm temel kurumlarıyla ve insanlarıyla “rasyonel”leştiği ölçüde, sağlıklı bir yapıya kavuşabiliyor... Kendi kaynaklarını ve imkânlarını akıllıca” kullanabildiği, karşısına çıkan sorunlara gerçekçi çözümler bulup uygulayabildiği ölçüde... Sermayenin -kime ait olursa olsun- verimli yatırımlara dönüşmesi, iş alanı yaratması ve sonuç olarak kalkınmaya katkı yapması, ancak bu genel koşul gerçekleşirse mümkün oluyor.
Sayfa 350Kitabı okudu
O halde ırkçılığı bir anomaliymiş gibi, Avrupa Aydınlanması hümanizminden gizemli bir sapma olarak görmek -ki bu meseleye ileride yeniden değineceğim- esaslı bir yanılgı olacaktır. Daha ziyade fark edilmesi gereken, Roma'daki emsaline uygun düşen bir biçimde, Avrupa hümanizminin genellikle, sadece Avrupalıların insan olduğu anlamına gelmesidir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Minnet, kameramın merceğinde hiç de vazelin lekesi bırakmadı.
Sevişmenin tam ortasında Nora'nın aklına Camus'nün bir sözü geldi; "Nelerin ilgimi çektiğini tam olarak bilemeyebilirim, ama nelerin çekmediğinden kesinilikle eminim."
Reklam
Moskoviciye göre, eğer azınlık çoğunluğu etkilemek istiyorsa tutarlı davranmalıdır. Tutarlılık hem zaman içinde hem de grup üyeleri arasındaki tutarlılık olarak anlaşılmalıdır. Zaman içinde tutarlılıktan azınlık grubunun aynı şeyleri sürekli tekrarlaması değil, çoğunluk üzerinde tutarlılık algısı yaratması kastedilmektedir. Grup üyeleri arasındaki
Kitaplar insanın mutsuzluğuna teselli sandığımız bir derinlik katar yalnızca.
O zamanlar nakkaşhaneleri yönetmiş bu efsane üstatlara arkalarından yöneltilen eleştiri oklarının, şimdi de benim sırtıma sıkça saplandığını bildiğim için hakkımızda söylenen basmakalıp bazı lafların aslı esası yoktur, bilesiniz istiyorum. 1- Gerçekten beğenilecek yeni hiçbir şey olmadığı için beğenmiyoruz yeni hiçbir şeyi. 2. Sinirle, mutsuzlukla ya da başka bir kusurla zedelenmiş olduğumuz için değil, insanların çoğu aptal olduğu için insanların Çoğuna aptal muamelesi yapıyoruz. (Yine de onlara daha iyi davranmamız bizim hesabımıza daha bir incelik ve akıllılık olurdu.) 3- Çıraklıklarından beri aşkla sevdiğim ve yetiştirdiğim nakkaşlarım dışındaki pek çok adı ve yüzü unutup birbirine karıştırma bunaklığımdan değil, bu adların ve yüzlerin hatırlamaya değmeyecek kadar renkten ve parlaklıktan yoksun olmasındandır.
Sokaklarda koşar gibi yürürken yüksek bir çınar ağacı, Eniştemin öldüğü gün harika evlilik hayaleri ve tasarılarıyla eteklerim zil çalarak yürüdüğüm için beni aşağı gördü. Derken, buzlar eridiği için tıslaya tıslaya akan mahalle çeşmesi "aldırma," dedi bana, "işlerini ayarla ve mutlu olmaya bak". "İnanma ona ," diye aklımı tırmıkladı daha sonra bir köşede yalanmakta olan uğursuz bir kara kedi, "sen kendin dahil herkes, Enişte'nin katlinde parmağın var diye şüpheleniyor senden." Kedi yalanmayı bıraktı da bir an sihirli gözleriyle göz göze geldik. Ahalisi şımarttığı için küstah olur bu İstanbul'un kedisi, bilirsiniz.
Bu rüyalar gerçekten uykularımızda gördüğümüz şeyler değildir hiç. Herkes güpegündüz gördüğü rüyayı gece, gördüm diye anlatır ki işe yarasın. Gece gördükleri gerçek rüyaları olduğu gibi ancak aptallar anlatır. O zaman ya seninle alay ederler, ya her seferinde olduğu gibi rüyanı kötüye yorarlar. Gerçek rüyaları ise, görenler dahil kimse almaz ciddiye. Yoksa siz alıyor musunuz?
Reklam
Bütün haydutlar, şairler, kederliler akşam ezanı okunurken içlerindeki cinlerle şeytanların hep birlikte tepinerek, kazan kaldırıp hep bir ağızdan kendilerini ayarttığını bilirler: Dışarı, dışarı der içimizdeki huzursuz ses, öteki insanların, karanlığın, sefaletin, rezilliğin içine koş.
Çoğu para için, eğer o yoksa, sevmediklerini üzmek için yazı yazarlar.
Askerlerden biri HJ delikanlılarıyla sohbet ediyordu (BDM kızları da başlarıyla tasdikliyordu): "Elimizde bir koz daha var; biz kazanacağız. Führer özel bir taktik izliyor; önce herkesi içeri çekerek tuzağa düşürecek, sonra da gizli silahlar devreye girecek." "Goebbels de dedi ya zaten," diye karşılık verdi oğlanlardan biri, ""yeni silahların etkisini görünce kalbim duracak sandım' Üç yıl sonra her şey yeniden -çok daha güzel biçimde- inşa edilir. Planların hepsi tastamam hazır, Führer'in masasında duruyor." Vesaire. Ve alev alev yanan tımarhanelerin camları gibi parlıyor­du gözleri. İnsanlık sona erse memnun olurum ben; insanlığın kendini -diyelim ki- 500 ila 800 yıl sonra toptan yok edeceğine dair haklı umutlar besliyorum; çok da iyi olacak.
413 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.