Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Erhan

Reklam
Askerlerden biri HJ delikanlılarıyla sohbet ediyordu (BDM kızları da başlarıyla tasdikliyordu): "Elimizde bir koz daha var; biz kazanacağız. Führer özel bir taktik izliyor; önce herkesi içeri çekerek tuzağa düşürecek, sonra da gizli silahlar devreye girecek." "Goebbels de dedi ya zaten," diye karşılık verdi oğlanlardan biri, ""yeni silahların etkisini görünce kalbim duracak sandım' Üç yıl sonra her şey yeniden -çok daha güzel biçimde- inşa edilir. Planların hepsi tastamam hazır, Führer'in masasında duruyor." Vesaire. Ve alev alev yanan tımarhanelerin camları gibi parlıyor­du gözleri. İnsanlık sona erse memnun olurum ben; insanlığın kendini -diyelim ki- 500 ila 800 yıl sonra toptan yok edeceğine dair haklı umutlar besliyorum; çok da iyi olacak.
Güney tarafındaki yamaçtan yukarıya, basık ve gri havaya tır­mandım (hala hafif ve parçalı bulutlu hava, ama epeyce soğudu). Kuzeyde, bizden çok da uzak olmayan bir mesafede, hafif topçu birliklerinin bombardımanı havaya topraklı kar sıçratıyordu. Ateşçiye, devamlı buhar boşaltıp durmaması için bağırdım, ama o sadece omuz silkti. Birdenbire

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Zaman, dedim bir kazadır, bir kaza sonucu buradayız. Dünyada olmak da öyle.
“‘Köprüyü geçene kadar ayıya dayı derler,” sözü, su katılmamış Osmanlı sözüdür... Osmanlıların, tarihleri boyunca iki karışlık köprüleri bile neden geçememiş olduklarını bundan daha iyi anlatan bir başka söz yoktur. Osmanlı, hiçbir zaman, ayılara dayı demeden köprü geçmeyi göze alamadı. Bugün bile, İstanbul’un politikacıları Ankara’yı, ayılara dayı demediği için yadırgıyorlar.”
Reklam
Yüzlerce ses, tel örgü gibi bir gürültü içerisinde birleşmişti; bu örgüden yükselen dikenler, örgünün keskin kenarları boyunca uzanıyor ve sonra yine kütleşiyordu; bu gürültüden kıymık gibi kopan berrak sesler, uçuşup dağılıyordu.
Allah herkese bir diğerini küçümseyebilme yeteneği kazandırmıştır. Unutabilme yetisinden sonra insanların kendilerinden hoşnut kalabilmelerini sağlayan en değerli özelliklerden birisi de bu.
Sayfa 145Kitabı okudu
Bir memlekette halkın kahraman anlayışı, eşkıyadan yukarı çıkmamışsa, o memlekette insanların çoğunluğu soyguna biraz yatkın demektir.
— Bunları nerden çıkarıyorsun? Kendin çiftçilik edip denemedin. Babanın çiftçi olduğunu da sanmam. Sizde böyle kitapların daha yazılmadığını da biliyorum! Bunlar gerçeği aranmamış palavralar... Salt Anadolu toprağı değil, Akdeniz’i, Ege Denizi’ni çevreleyen bütün topraklar, cenabet topraklardır. Çünkü, bu bölge toprakları dünyanın yüzünde, gayet
Cemil, ömründe ilk defa, doğar doğmaz ölmemek için araçsız boğuşmanın sersemleştirici güvensizliğiyle güvenli yaşamayı hak etmiş olmanın onurlu rahatlığı arasındaki farkı sezdi.
Reklam
Babam rahmetli, bir beyit okurdu: “Dostlar yağmaya koyulmakta düşmanlara parmak ısırtır / Tanrı bir yerde çöküş belirtisi göstermesin... "
Suskunlukla geçirilen her an uzaklığı arttırır. Karşılıklı suskunluğun kendine özgü yasaları var. Suskunluğun süresinin karesiyle çarpılarak hesaplanan yasalar.
Ancak ebeveynlerinizi yitirdiğinizde tamamlanırsınız.
Doğu'dan Batı'ya, ya da Batı'dan Doğu'ya yürütülmüş eserler efsanesi, bana hep şu düşüncemi hatırlatır: Dünya dediğimiz rüyalar âlemi, bir uykudagezerin şaşkınlığı içinde kapısından giriverdiğimiz bir evse eğer, edebiyatlar da, alışmak istediğimiz bu evin odalarına asılmış duvar saatlerine benzerler. Şimdi: 1. Bu düşler evinin odalarındaki tıkırtılı saatlerin birinin doğru ya da yanlış olduğunu söylemek saçmadır. 2. Odalardaki saatlerden birinin öbüründen beş saat ileri olduğunu söylemek de saçmadır, çünkü aynı saatin yedi saat geri olduğu sonucu da aynı mantıkla çıkarılabilir. 3. Saatlerden biri dokuzu otuz beş geceyi gösterdikten her hangi bir süre sonra, evdeki başka bir saatin dokuzu otuz beş geçeyi göstermesinden, ikinci saatin birincisini taklit ettiğini sonucunu çıkarmak da saçmadır.
Ama kitapları, o zamanlar, kendi keyfim için değil, tam bir Türk gibi, ilerde bana yararı olacak şeyler diye görev duygusuyla okurdum.
415 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.