"Azat buzat beni cennet kapısında gözet." diyerek cami, sinagog ve kilise kapılarında satmayı meslek edinen çocukların başından geçenleri konu alıyor. Eski bir İstanbul geleneği olan kuş azat etme kuş satıcıların renkli renkli kuşları yakalayıp bir kafese koymaları ve belli bir para karşılığında onları özgür bırakmalarıdır. Gökyüzüne salınan her kuşun onu azat eden kişiyi cennet kapısında bekleyeceğini söylerler. Başka şehirlerinden çeşitli sebeplerle İstanbul'a gelen üç gencin geçimlerini sağlamak için başvurdukları bu yol, değişen İstanbul ile onlar için birer zorluk haline gelmiştir. Çünkü artık kimse buna inanmıyor ve yaptıkları işi saçma buluyorlar her ne kadar satmaya çalışsalar da kimse onları fark etmiyor. Çaresizlik ve geçim sıkıntısı bu üç sokak çocuğunu adeta kafese kıstırdıkları kuşlara dönüştürüyor ve bu dönüşüm bir toplumun sosyolojik değişimini göstermiş oluyor. Başta sıkıcı da gelse bir oturuşta bitirilicek klasik ama anlam derinliği güzel olan bir roman.
"Belki kuşlar çok derin, eski bir içgüdüyle buraya, o zaman kesilmiş olacak olan şu ulu çınarın üstüne, göğüne uğrayacaklar, bir an duraklayıp bir şeyler arayacak, bir şeyleri anımsamaya çalışacak, beton yığını evlerin üstünde küme küme dolaşacak, konacak bir yer bulamayıp bir uzak keder gibi başlarını alıp çekip gidecekler."