Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
In The Mood For Love'a dair inceleme alıntısı (SPOI)
''Filmin sonunda izleyicinin karşısına , benim de çok etkilendiğim, şu dizeler çıkıyor: ''O kaybolan yılları hatırladı. Sanki tozlu bir pencereden bakar gibi, geçmiş görebildiği, ama dokunamadığı bir şeydi. Ve gördüğü her şey bulanık ve belirsizdi.'' İşte bu cümlenin, hatırlamanın tanımı olduğunu düşünüyorum. Çünkü kişi geçmişini hatırlasa bile bu hatırlama objektif değildir. Her hatırlama aslında bir unutmadır. Daha açık konuşmam gerekirse, insan geçmişte yaşadığı anları hatırladığında, o an’ın eski formu aslında kırılır, yeniden işlenir ve dönüştürülür. Çünkü geçmişi şimdiki zamanda olduğumuz kişiye göre yorumlar ve algılarız. Bu nedenle her hatırlama geçmişin farklı bir an’ını ya da o geçmişin bizde uyandırdığı başka bir duygu ortaya çıkabilir diye düşünüyorum. Böylece her hatırlama geçmişin yeniden inşasıdır. Bay Chow ve Bayan Chan gibi bize geçmişi hatırlatacak yerlere gidip, eşyaları görsek bile o geçmişe bir daha sahip olamayız. Şiirde de söylendiği gibi, geçmişi görsek bile ona dokunamayız. Tüm bu nedenlerden dolayı nostaljiyi hatırlama eyleminin en romantik şekli olarak görüyorum. Ve kim bilir, belki de biz de Bayan Chan ve Bay Chow gibi yaşamak istediğimiz zamanları ve olayları tekrar hatırlayarak mutlu olmaya çalışıyoruz çünkü geçmişte yaşadığımız mutluluğa geri dönmek, gelecekte bilmediğimiz mutlulukları aramaktan daha güvende hissettiriyor.''
Hâmid'in Makber'i Üzerine Notlar: Alman Romantizmi İzdüşümü İle
*Dünyaya alışmak ile dünyada mutlu olabilmek arasında aşılması güç bir fark vardır. *Coşkunluk, sevginin taptığı objeye verebileceği en büyük kurban değildir. Çünkü hayatın kaybını hissetmeyiz. *Makber'de ölüm bilinemez(mistik) ile bilinebilir(kanıtlanabilir) olanın birleştiği noktadadır. *Hâmid, Makber'de her an olağanüstü bir şeyin
Reklam
Yakamoz Hikayesi
Nedense herkes yanlış bilir, Yakamoz Ay ışığının suya, denize vuran yansıması değildir. Yakamoz aksine Ay olan gecelerde olmaz. Yakamoz bir canlıdır, latince ismi Noctulica Milliaris olan bu canlı aynı bir ateş böceğinin denizde yasayan versiyonudur. Limunisans maddesini vücudunda barındıran bu canlıya dokunulduğunda bir ışık saçar. Bu canlı bir
tarih okumam
Tarih romantik bir bakış açısıyla okunmaz. Tarihte olaylar vardır, bu olayları ; o günün şartlarına göre yorumlamak zorundasınız. Çünkü olaylar, zamanın gereklerine göre meydana gelirler. Ancak tarihte de açık bazı yanlış hadiseler meydana gelmiştir. Bu bağlamda tarih okunurken realist bir çizgide okumalı ve modern çağla bağlantı kurulmalıdır. Tarihte yaşanmış bir olay anlatılırken 'keşke böyle olsaydı' gibi öznel ifadelere kaçmak doğru bir yaklaşım değildir. Sizi sevip, sayan kitle de bu şekilde düşünür ve sonuçta bilgi kirliliği meydana gelir. Tarih'i öğrenmek ders çıkarmaya ve gelecekte meydana gelecek olaylara karşı daha dikkatli olmamıza yardımcı olur, diyebilirim. Edebiyatçı veya Edebiyat Tarihçisi olarak bu fikirlere sahibim. Ancak şu da var ; ben tarihi bir olaya bakarken, dönemin şartlarını (ekonomik, siyasi, eğitim, sosyal hayat gibi..) anlamaya çalışarak bazı yorumlar getirmeye çalışırım. Bu yorumları yaparken akıl mantık çizgisinde objektif olmak için çaba gösteririm.
"Evlenmeden önce kendinize şu soruyu sorun: 'Ben bu kişiyle medenî bir şekilde boşanabilir miyim?' " şeklinde bir söz okudum geçenlerde. Paylaşımın altında ise daha başında bu denli olumsuz düşünerek mi bir yuva kurulacağı şeklinde romantik yorumlar vardı. Bugün ise 23 yaşında bir tanıdığımın boşanmak istediği kocası tarafından boğularak öldürüldüğünü öğrendim. "Yuva"lar kadınlara mezar oluyorken hâlâ bir şeyleri romantize etme çabası aşırı gülünç. Bir şeyler bu denli ciddi hâl almışken kurumların hâlen süregelen isteksizliği ve tembelliği en basit tabirle vehâmet hatta cinayet. Bir de utanmadan temel koruma mekanizmaları öngören bir sözleşmenin gerekli olup olmadığını dahi tartışıyoruz. Daha ne söylemeli bilemiyorum... Vatandaş olarak bu ülkede hiçbir etki yaratamıyor olmaktan çok yoruldum.
İçimizdeki Ses Nasıl Oluşur? Homunculus argümanına göre; beynimizde vücudumuzun küçük bir versiyonu yaşar. Bu minyatür versiyon gözlerimizden yansıyan görüntüleri yorumlar. Kartezyen tiyatro ile yaygınlaşan bu görüşe göre; içimizdeki sesin kaynağı “küçük insan” anlamına gelen homonculus’un sesidir. Kulağa romantik gelen bu argümanın kuşkusuz
21 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.