"Hayat satranç gibidir David," demişti babası. "...Aynen hayatta olduğu gibi satrançta da skor tutulmaz. On parçanı kaybedip yine de kazanabilirsin oyunu."
Mutluluk, kelime anlamını yitirmiş gibi evrene saçılmıştı. İnsanlar parmak uçlarında, düşmek üzere oldukları o uçurumun kenarlarında arıyordu parçalarını. Çoğu zaman bulamasalar da bazıları benim gibi gerektiğinde kendini uçurumdan da aşağıya bırakıyordu.
Kelimeler böyle değil midir zaten, o kısa, birkaç heceli sözcükler içinde hiçbirimizin, hatta kelimelerin bile sınırlandıramayacağı anlamlar taşımazlar mıydı?
Ve içinden ağlayacaksın, biliyorsun; dinleri ayırabilirsin, dilleri ayırabilirsin, renkleri ayırabilirsin ama bütün insanlar aynı dilde ağlar. Aynı dilde çekeriz acımızı, bundan kaçamazsın