Bir yaşamak vakti bu zaman, Sonsuz ruhun yansıması bu sözü beyan, Hayallerin değil gerçeklerin yazıldığı an, Bak tanıklık ediyor gözlerin an be an, E.Ertay
SAYGI DEĞER DİN ADAMLARI
SAYGI DEĞER DİN ADAMLARI   Değerli okurlarım; bugün sizlerle cami ve din adamlarının haksız söylemleri, halk kitlelerinin dinden uzaklaşması ve dini duyguların yok olmaya yüz tutması, camii ve din adamlarının halkın nezdinde itibarını kaybetmesi ve bunun sonucu olarak da dini değerlerin erozyona uğraması hakkında konuşmak
Reklam
SİHİRLİ ZAMAN Benim zamanım sensin artık. Ruhun ve duygularınla zamanıma sevilmek için hoş geldin. Sen benim büyük bir özlemimdin. Aşkına aşkımın özlemini ve özlemimi katarak geldin. Eteğinin eteklerinde usulca oturmaya geldim. Bir aynadır buğulanan buğuları dağıtan ve geçmişteki olumsuzlukları dağıtan. Geçmişimizdeki buğuları emek harcayarak
Sevgili gölgem! Haydi yine birlikte susalım
Olmamışların bütünüydü; benden bir adım ötedeki gölgem. Ne o beni sevdi , ne de ben onu sevmeyi denedim. Biz birbirinin kusurlarına çoktan alışmıştık; haklı çıkmayı hak görmemiş, birbirimizi ikna etmeye ve ikna olmaya epeyce gönüllü iki avare ruhun bir beden etmeyen haliydik. Ne anlaşabildik; ne de anlatmayı becerebildik. Sadece gelme ihtimali imkansız günleri ağzı sıkı iki dost gibi bekledik. Hiç bir şeyi ilan etmeye tenezzül bile etmedik. Neydi bu kadar karmakarışık olan şey, basit bir hayatın hangi halini alıpta olağanüstü güzel yapabilirdik ki? Herkesin içindeki derin kederinin yansıması sonucu olabilirdi bana göre gölgelerindeki grilik. Ben buna çoktan karar vermiştim. Susuşlarımız, konuştuklarımızdan ne çok fazlaydı. Zaten söze gelmiş bir şey gerçekleşmiyorsa çokta bir anlamıda yoktu. Anların pişman öğleden sonralarına, vazgeçişlerin gecelerine, umut etmelerin sahtekar sabahlarına hiç yabancılık çekmiyorduk. Biliyorduk ki; ikimizde kaybedendik. Ama insanlara muhtaçlığın acıttığı canımızı birbirimize kurban da edebiliyorduk. Hiç bir haritada adı geçmeyen bir yere aittik. Baktığını kalbi ile görenlerin bir memleketi vardır belki!… Hiç şüphe duymadık. Birimiz ölürsek diğerimizin ardından geleceğinden. Ama hiç bir zaman birbirimizin gülümsediğine şahit olamadık. Haydi güneş değsin sırtımıza, düş önüme…Biz sadece yürüyelim ve yine susalım Sonay KARASU
Gaspar Noe - Enter The Void
– Temel olarak, öldüğünde ruhun bedenini terk ediyor, başlangıçta tüm hayatın gözünün önünden geçiyor, sihirli bir aynada yansıması gibi düşün. ardından bir hayalet gibi devam ediyorsun, çevrende olup biten her şeyi görüyorsun, her şeyi duyuyorsun; ancak yaşayanlarla iletişim kuramıyorsun. Daha sonra ışıkları görüyorsun, farklı farklı renkte ışıklar. bu ışıklar; seni varoluşun diğer mertebelerine çıkaracak olan kapılar oluyor, ancak çoğu insan aslına bakarsan bu dünyayı çok sevdiklerinden buradan başka bir yere gitmek istemiyorlar, bu durumda yolculuğun berbat yolculuğa dönüşüyor ve tek kurtulma yolu da reenkarne olmak. Aklına yatıyor mu? – Bilemiyorum. Berbat yolculuk ne oluyor? – Berbat yolculuk yalnızca kâbuslardan oluşuyor. Kafayı yiyorsun. Gerçeklik tek korkun oluyor, acayip korkuyorsun, zihnindeki şeyler gerçekleşiyor gibi; bu noktada, asla ölmemiş olmayı diliyorsun. Sonra bazı yeni ışıklar görüyorsun. sevişen bir çift olarak karşında duruyorlar, karınlarından ışık çıkıyor, onlara yaklaşırsan gelecekteki olası hayatından bazı kesitler görüyorsun. Sana en mantıklı gelen hayatı seçiyorsun. Son olarak kendini bir rahimde buluyorsun. Reenkarne oluyorsun. Hikâyenin sonu.
TAHA ABDURRAHMAN'DAN ENFES BİR TAHLİL: LAİKLİK, İSLAMCILIK, AHLAK, DİN VE SİYASET Bu yazıyı lütfen güncel siyasi mülahazaların dışında okuyup istifade edelim. Ancak zihnimizin bir kenarında da 20 yıl önce Taha'nın enteresan bir ferasetle bugüne nasıl ışık tuttuğunu da hatırlayalım. Evet, Taha’nın bütün düşüncesinin özeti metafizik
Reklam
103 öğeden 81 ile 90 arasındakiler gösteriliyor.