Hiçbir iz yoktu. Köprü altında akmakta olan çamurlu suda bir kızın soğuk gövdesi uzanıyordu. Komiser ise o kızı tanıyordu. Yalnızca o değil, oradaki birkaç kişi de öyle. Ancak orada mı ölmüştü yoksa öldürülüp buraya mı getirilmişti? Böyle uluorta birini öldürüp hiç iz bırakmamak nasıl olanaklı olabilir?
.
Ekranlarda ölen kızın bilgisi çoktan dönmeye başlamıştı. Katil ise ortalıkta elini kolunu sallayarak dolaşıyordu. Ziya Başkomiser bunu Sencer'e nasıl söyleyecekti? Dahası katili nasıl bulup ona diz çöktürecek, onu kendi elleriyle bine bölecekti? Us almaz bir incelikle, titizlikle ilerliyordu. Yine de yapabileceği çok az şey vardı. Yazın kar yağması bile daha yüksek olasılıktı.
.
Sencer, yardımcısıyla birlikte katili ararken geçmişi de kurcalamak durumunda kalacak. Sırlar deşilmedikçe ortaya çıkmazdı. Ancak ortaya çıktıklarında da bilinenleri yerle bir etme gibi bir özellikleri vardır. Peki, kızı kim, niye öldürmüştü? Hiçlikten kanıt nasıl bulunacaktı? Öte yandan iki zıt kişinin birbirine olan gönülsel ilişki de birey psikolojisini çok güzel işlemiş. "Zıt olmadıkça zıddı tanınamaz." diyor arkada. Gerçekten de öyle. Tersini bilmediğinin düzünü yönetemezsin. ister iş ister gönül işi olsun.
.
İnce bir matematikle örülmüş kurgu, içerisine çeken bir gizem, en baştan beri sizinle gelen bir katil. Ama bulmak olanaksız. Gözünüzün önünde olmasına rağmen böylesi gizlenmesi çok başarılıydı. Tadını özletecek bir betik. Yazarın anlatım dili oldukça akıcı, yalın, içsellik güzel işlenmiş. Polisiye sevenlerin mutlaka okuması gerek. Oldukça nitelikli bir yapıt. Öneririm.
.
Betikle esen kalın.
ZıddıAbdullah Küçük · Beyaz Fil Yayınlar · 202110 okunma
Gözün bir süre sonra karanlığa alışması gibi 'çirkinlik' de kayboluyor, artık ona çirkin gelmiyordu, yoksa merhametin bir oyunu muydu? Zıddını sevmek...
SEN İSTANBULUMSUN
İstanbul’u hep sana benzetirim,
Hem muhafazakar, hem dindar, hem egzotik, hem karmaşık, hem sarhoş,
hem entel, hem gariban, hem şair, hem fakir, hem güzel,
hem kötü yazılmış bir roman,
Hem de olabildiğince seksi.
Sen bazen,
Bir batakhanesinde parmaklarında cigarası, rakı içen bir yosma,
Bazen de Ayasofya’da dolanan bir turist.
SEN İSTANBULUMSUN
İstanbul’u hep sana benzetirim,
Hem muhafazakar, hem dindar, hem egzotik, hem karmaşık, hem sarhoş,
hem entel, hem gariban, hem şair, hem fakir, hem güzel,
hem kötü yazılmış bir roman,
Hem de olabildiğince seksi.
Sen bazen,
Bir batakhanesinde parmaklarında cigarası, rakı içen bir yosma,
Bazen de Ayasofya’da dolanan bir
Ahhh… Sencer ve bitmeyen geçmişi araştırma merakı, cevapsız soruları cevaplama uğraşı. Bitmeyen iç hesaplaşmaları, kendi ile konuşmaları, üstelik kendisini hep küçümseyerek, aşağılayarak.
Ailesi ve çevresi Sencer’e neden bu kadar kızıyor? Gerçekten geçmişte olanlar geçmişte mi kalmalı? Yoksa geçmişte yaşananlarda, halının altına süpürülüp üzeri