Zamani acıları, yıkık dökük bir geçmiş, eski ve tutuklu aşklar, yıllanmış ev içi muhabbetler...
Bir meşrubatçının dili, düşleyişi ve atlattıkları nasıl anlatılabilir ki! Kitaplarda ancak ve ancak son sınıf edebiyat öğrencileri ya da pedofili ya da ensest ilişkiler mi anlatılmalı! Kitaplar, her sabah önünden geçip bir "günaydın'ı" bile sakındığımız okul hademelerini, pencere dibinde Anadolu ajansından hiçbir fark gözetmeyen dedikoducu teyzeleri, deterjan kokusuyla bütün mahalleye samimiyet katan ipe yeni yeni asılmış çamaşırları da anlatırlar. İşte bu sıradanlığı içselleştirip hayattan yana o müthiş beklentilerinizi nispeten de olsa aza indirip hayal kırıklığı yaşamayın diye bu kitabı okumalı...